22 Mart 2014 Cumartesi

Galatasaray - Kayserispor Maç Yazısı | Aysal - Mancini ve Terim

Kayserispor'a 1-0 yenilerek lige attığımız havlu, sadece yitip giden bir şampiyonluktan daha fazlasıydı aslında... Yitip giden umutlar, uzun zamandır pamuk ipliğine bağlı olan yönetim-futbolcu-taraftar üçgeninin de kopmasına neden oldu. Dün gece Arena'da yaşananlar uzun zaman hafızlardan silinmeyecek türdendi.

Filmi başa saralım. Ünal Aysal-Fatih Terim olaylarında denge siyaseti izleyen ultrAslan, Terim sonrası ilk maç olan Ç.Rizespor maçında Terim'e dair tek bir pankart dahi hazırlamamıştı. Tribünde yapılan onlarca koreografi de emeği olan ultrAslan, Terim'in gönderilişini tribünde böylelikle izole etmişti. Yine seremoni esnasında başlayan "İmparator Fatih Terim" tezahüratları Pegasus'tan değil, stadın muhtelif yerlerinden başlayarak Arena'ya yayılmıştı. Yaşananlar bir şekilde üstü kapatılarak geçiştirilmeye çalışılmış; ancak hadise sineye çekilebilecek kadar basit değildi.

Bu kısma kadar Galatasaray taraftarının büyük kısmı Fatih Terim'in yanında olmuş, Ünal Aysal'a karşı cephe almıştır. Ancak filmin kopma noktası Yıldırım Demirören ve Fatih Terim'in imza töreninde gizlidir. Fatih Terim'in, geçen sezon oynanan Mersin İdman Yurdu maçı sonrası "Fatih Terim'e itibarsızlaştırma operasyonu yapılıyor" diyerek yüklendiği TFF Başkanı Demirören ile çektirdiği fotoğraflar, taraftarın bir kısmını Terim cephesinden Aysal safına yöneltmiştir. Böylelikle taraftarlar arasında Aysalspor - Terimspor olarak isimlendirilen iki grup ortaya çıkmıştır.



Bu süreçte Roberto Mancini, Galatasaray ile sözleşme imzalamış ve göreve başlamıştır. Aysal - Terim gerginliğinde en masum ismin Roberto Mancini olmasına rağmen; taraftarın geldiği günden beri kendisine sergilediği " üvey evlat " muamelesi hiçbir zaman dinmemiştir. Düşünün, Galatasaray'ın Juventus'u elediği maçta dahi kendisi tribüne çağrılmamış ve İtalyan hoca taraftarlarca benimsenmemiştir. Taraftarın bu tutumunda "Fatih Terim'e ihanet ederim" hissiyatı, Mancini'nin cool tarzı, "Aykut Kocaman vari" gol sevinçleri, futbolcuları ile kurduğu resmi ilişkiler ve Süper Lig'de defansif veya güvenli oyun mantalitesi taraftarla arasında ki yıldızların barışmasına mani olmuştur.

Futbolcuların ise bu sezon gösterdiği istikrarsız form grafiği, sezonun son 8 haftasına girilirken hala devam etmektedir. Geçtiğimiz iki yılın yıldız ismi Selçuk İnan, bu sezon istenilen seviyelere bir türlü ulaşamazken; Burak Yılmaz, Drogba gibi isimler Selçuk İnan ile beraber eleştirilerden nasibini alanlar arasındadır...

Filmin genel özeti bu şekilde. Daha özele inersek;

Her ne sebeple olursa olsun Ünal Aysal iki yıl boyunca Galatasaray'a çok büyük hizmet etmiş, kulübün marka değerini tekrardan eski günlerine geri döndürmüştür. Bunun için yapılan transferlerde gerek Fatih Terim'e gerekse Roberto Mancini'ye sağladığı olanaklarla, kendilerine başarının yolunu açmıştır. Kulübün finansal açıdan düzlüğe çıkıp, Uefa kriterlerine nispeten uygun bir hal almasında çok büyük çaba sarfetmiştir. Futbolun yanı sıra basketbola da büyük emekleri geçmiştir. 23 yıl sonra gelen şampiyonlukta ve Yenilmez Armada ruhunun canlanmasında pay sahibi olmuştur. Özellikle bayan voleybol takımında sağladığı vizyon değişimi ile Cev Şampiyonlar Ligi'nde mücadele etmemiz, amatör branşlarda da yaptığı olumlu işlerden bir tanesidir.

Aysal'ın en fazla suçlu bulunduğu Fatih Terim gerginliğinde, en büyük hatası durumu iyi idare edememiş ve egolarına yenik düşmesi olmuştur. Kazanılan başarılarda Fatih Terim'in sürekli bir şekilde başarının sahibi olarak lanse ettirilmesi Aysal'ı rahatsız etmiş ve iç çekişmelere düşmesine neden olmuştur. Ünal Aysal, Terim krizinde bariz bir şekilde sınıfta kalmıştır. Taraftarın bu denli sevdiği bir isimle yaşadığı laf dalaşları ("eleman") kendi hanesine yazdırdığı en büyük eksidir. Yönetim içerisinde ki "kurumsallık faaliyetleri" ise ayrı bir tartışma konusu olmuştur."Galatasaray bir his takımıdır" şiarını yok sayarak kulübün genleriyle oynamak bu tarz sonuçları doğurmaya müsaittir. Galatasaray Yönetim Kurulu'nda yola devam etmek istemediği isimlerin yerine getirdiği kişiler, Galatasaray taraftarı tarafından kabul görmemesi de yönetim-taraftar bütünleşmesini engellemiştir. Ali Dürüst, Abdürrahim Albayrak ve Adnan Öztürk gibi isimlere benzer bir kişinin yeni yönetimde olmaması "yeni bir Aziz Yıldırım mı doğuyor?" sorusunu ortaya atmıştır. Galatasaray'da tek adamlık hiçbir zaman olmamış ve benimsenmemiştir. Bu sebepten yönetim kurulunun zayıf olması, bütün okların Ünal Aysal'a doğrulmasında büyük etken olmuştur. Malum Bülent Tulun olaylarına hiç girmeye gerek yok. Ünal Aysal'ın yaklaşık 3 sezondur gösterdiği çalkantılı ancak bir o kadar da başarılı olan profili, bu sezon sekteye uğramış olarak gözükse de; istifaya davet edilecek kadar kötü bir yönetim gösterdiği kanaatinde değilim! Adnan Polat döneminde yaşadıklarımızı gözler önüne getirdiğimizde ne demek istediğim daha net bir şekilde anlaşılabilir. Bu sebeple yaratılan kaos ortamının kimseye faydası olmayacaktır.



Taraftarın bir türlü benimseyemediği Roberto Mancini olayına gelirsek, öncelikle kendisinin Türkiye'ye uygun bir hoca profili olduğunu düşünmüyorum. Bir diğer husus daha var ki kendisi alınmadan önce (yönetim daha sonra yalanlasa da) Bielsa ismi de fazlasıyla ortalıkta dolaşıyordu. Galatasaray taraftarının profiline uygun olması (farklı çalışma stratejisi ve çılgınlıkları ile meşhur bir isimdir) ve hücum futbolunu daha fazla benimseyen bir yapıda olması sebebiyle Bielsa'yı gönlümden geçiriyordum. Roberto Mancini'nin göreve gelmesi sonrası, Galatasaray'da takım savunması ön plana çıkmış, 11 kişi ile topun arkasına geçerek gol yememek en büyük hedef olmuştu. Galatasaray bu süre zarfında yerlerde gezinen fizik kondisyonunu günde çift antrenmanlarla toparlamaya çalışmış, devre arası yüklemeleriyle daha iyi bir seviyeye getirmiştir. Ancak oyun içerisinde ki sistemsel kaos bir türlü giderilememiş, takımın üretkenliği her geçen hafta düşüş göstermiştir. Bunda futbolcuların dönemsel formsuzlukları başlıca etmen olsa da; Mancini yönetiminde ki 20 haftada kadro istikrarının bir türlü sağlanamaması takımın şu anda içinde bulunduğu durumu özetliyor. Takım içerisinde Roberto Mancini'yi sevmeyen Türk oyuncu profili de olayların en can alıcı kısmı aslında. Fatih Terim'in en büyük farkı burada ortaya çıkıyor. Terim'in Türk ve yabancı oyuncularla arası her daim iyi olmuştur. Roberto Mancini'nin, yüksek egolu (!) Türk futbolcularımızla yeterli iletişimi kuramayarak takımda ki ahengin kaybolmasında pay sahibi olduğu kabul edilebilir bir gerçektir. Türk futbolcusunun profesyonel hayata fazlasıyla yabancı olmasından, takım içerisinde ki kamplaşma derinleşmiştir. Roberto Mancini'nin Kayserispor maçı sonrası yaptığı basın toplantısında "bu takımı ben yaratmadım, ben kurmadım!" minvalinde ki sözleri bir çok şeyi özetliyor aslında. Sezon başı yanlış kadro yapılanması ve bir türlü bitmek tükenmek bilmeyen eksikler, yukarıda saydığımız yönetimsel zaafiyetlerle birleşince ortaya yaşanılan tablo çıkmaktadır. Roberto Mancini'ye bütün Galatasaray taraftarı tepkili olabilir. Ancak kabul etmemiz gereken başarısını da atlamamak gerekir. Bu sezon ki ölüm grubundan çıkan da İtalyan hocadır. Chelsea'ye elenmemiz çok fazla eleştirilmişti. Rakibimiz olan Chelsea'nin, dün Arsenal'i 6-0 ile bozguna uğrattığını da hatırlatalım...

Velhasıl her ne şartla olursa olsun, Roberto Mancini ile bu sezonu tamamlamak gerekir. 2010-2011 sezonundan gerekli dersleri hala çıkaramadığımızı görmek büyük acı veriyor. Israrla hoca değişikliğinin talep edilmesi, tribünde istifa seslerinin duyulması bu zamana kadar hangi kulübü başarıya götürmüştür? Roberto Mancini'ye sezon sonuna kadar gerekli şansın verilmesi elzemdir. Sezon sonu tekrardan durum değerlendirmesi yapılır ve yola daha sağlıklı bir şekilde devam edilir. Bu sayede Galatasaray en az zararla bu süreci atlatmış olur. Bu sebeple kendisini istifaya davet eden ultrAslan ile aynı görüşü paylaşmadığımı yinelemek istiyorum.

Tribünde ki Fatih Terim tezahüratları için söyleyebileceğim tek şey var...
 "Öyle şeyler yaşattın ki uğruna ölmeye değer, öyle bir imza attın ki hayallerimizi yıkmaya yeter !"




2 yorum:

  1. Öncelikle eline ve kalemine sağlık kardeşim.
    Her zaman istikrar taraftarı olmuşumdur. Eric Gerets, Lucescu hatta Rijkaard konusunda bile sabırlı olmamız gerektiğini, çok çabuk istifa sesleri çıktığını vb. iletmişimdir ancak şu çok net ki Mancini ile çıkılacak her bir maç takım mantalitesini, karakterini ve Galatasaray felsefesini ayaklar altına aldırmaktadır ve çıkacağımız her maç biraz daha Galatasaray'ı Galatasaray'dan uzaklaştıracaktır. Tazminatı, maddiyatı, sözleşmesi hiç umurumda değil ki o yönetimin sorunu. Eğer Mancini sezon sonu gönderilecekse şimdiden gitmeli. Zira sezon sonu gönderileceğine dair umudum da yok. :(

    YanıtlaSil
  2. emeğine sağlık, çok güzel bir yazı olmuş

    YanıtlaSil