29 Eylül 2013 Pazar

Romantik Taraftar - Kurumsal Yönetim - Roberto Mancini Üçgeni

ROMANTİK TARAFTAR - KURUMSAL YÖNETİM

Bizler "romantik taraftarız".Hayata,hayatımızın parçası olan Galatasaray'a da romantik ve duygusal bakarız.Demek istediğim "kurumsal değil durumsal" bakarız yaşananlara...Her mağlubiyete ve puan kaybına üzülürüz ama takıma sırtımızı dönmeyiz.Erkenden stadı terketmeyiz ! Sevincimizi , üzüntümüzü , sinirimizi uçlarda yaşarız.Sınırlarda dolaşmayı severiz.Kolay kolay yılmayız ve yıkılmayız.Savaşmayı çok iyi biliriz.Kanımızın son damlasına kadar "direniriz" ! Sahada da bunları görmek isteriz.Öyle kırılgan futbolcular bize göre değildir.Sevmeyiz "yerden kalkmayan" adamları.Devamlı adelesi atan adamların iyi çalışmadığını iyi biliriz.Üzerinde "parçalı forma" olduğu için yuhlamayız ama ! Kolay kolay adam satmayız.Sadık kalırız sözümüze,rengimize.Sevmeyiz döneklikleri.Kabul etmeyiz "ben gidene kadar bizimle kalacak" deyip yarı yolda "telefon açılmadı" diye adam gönderilişleri.İki yüzlülüğe gelemeyiz.Arkadan oynanan oyunları iyi görürüz.Mancini ile görüşmedik diyerek 2 gün sonra imzaya İstanbul 'a çağırmaları da anlarız ! Sadece biz görmeyiz , yerine getireceğin adam da görür.O da bizim gibidir , "romantik ve duygusal" ... "Kurumsal değil durumsal"dır! Sevincini de belli eder , üzüntüsünü de... O da kolay kolay pes etmez.İki yüzlülüğe gelemez."Kolay kolay gitmem direnirim" diyerek arkadan oynanan oyunlara rağmen çekip gitmez.Kalıp savaşmayı seçer.Bir yolu bulunur "kurumsallıkta"... Herkes "eleman" , herkes "profesyonel" olmak zorunda olduğu için , biz sizin dünyaya biraz ters duruyoruz.Renklere sadık , sadece amatör ruhlu adamlarız ! Futbolun sadece arsada güzel olduğuna inanırız , borsada ki futbolun size güzel olduğunu da iyi biliriz.Efsanelere sahip çıkamayanlardan olmak bize uymaz.Romantik ve duygusalız dedik ya ! Anla işte...





ROBERTO MANCİNİ

Neyse , yazı Roberto Mancini için.Öncelikle kendisi bir günahkar değildir.Tüm yaşananların sebebi olarak kendisi gösterilmemelidir.O yüzden diyoruz ki "hayatımızın anlamına, hoşgelmiş , sefalar getirmiştir"."Mancini ile hiç görüşmedik" lafını teyid etmek için piyasaya sürülen , Bielsa'yı tercih ederdim orası da ayrı bir konu.

Tuhaf bir olay daha var.Fiorentina'dan ayrılan Fatih Terim'in yerine yine Mancini getirilmişti.Bugün yine aynı olay yaşanıyor.Fatih Terim'in yerine , Roberto Mancini Galatasaray'a imza atıyor.Tarih yine tekerrür etti.Mancini Fiorentina'ya İtalya Kupası finali öncesinde gelmişti.Final'de Parma'yı iki maçın sonunda geçerek kupayı kazanmıştı.Elinde ki hazır kadro yine Fatih Terim'in kendisine hediyesiydi.

Mancini , 2001'de Lazio'ya yardımcı antrenör olarak geçiş yapar.2002'de teknik direktör olarak Lazio'ya İtalya Kupası'nı kazandırır.2004'de İnter'in başına geçer.Burada kazandığı 3 Seri A , 2 İtalya Kupası ve 1 İtalya Süper Kupa'sı  bulunmaktadır.Avrupa'da ki başarısız performansı Moratti'nin canını sıktığı için Mancini'ye kapı gösterilir.İnter,Mancini'nin yerine Jose Mourinho'yu takımın başına getirir.Mancini için 2009 'da M.City kariyeri başlar.İlk senesinde FA Cup, 2012'de ise 1968'den beri Premier League zaferi yaşayamayan M.City'ye şampiyonluğu getirir.Bu zaferden sonra Alex Ferguson'a karşı aldığı 6-1'lik Old Trafford zaferide çok önemlidir.2012'de ki Premier League şampiyonluğunu , Community Shield ile taçlandırır.Geçen sezon Şampiyonlar Ligi gruplarından çıkamaması ve Premier League'de alınan başarısız sonuçlar neticesinde kulüpten gönderilir.

Galatasaray'dan alacağı yıllık ücret + bonusları , İtalya Milli Takımı'ndan teklif alması halinde sözleşme fesih maddesi , Fatih Terim'in yerine göreve gelmesi gibi detaylar baştan eksi hanesine yazılanlar.Parlak bir kariyeri,vizyon olarak Galatasaray'a katacakları , takımın savunma kurgusuna getireceği düzenler de artılar hanesine yazılabilir.Her ne şartta olursa olsun Ali Sami Yen'in düsturunu iyi bir "translate" ile öğrenmesini , Metin Oktay'ın karakterinden de kendisine örneklemeler yapmasını diliyorum.Şunu da unutma Mancini , "seni buraya getiren yeteneğin , burada tutacak olan ise karakterindir"


28 Eylül 2013 Cumartesi

Galatasaray-Ç.Rizespor Maç Yazısı | "Giden Her Sevgilinin Ardından"

"Giden her sevgilinin ardından , hep biz olduk el sallayan !" Bildiğiniz gibi  "Nevizade Geceleri"nin ilk dizeleridir.Aynen böyle bir durum bizimkisi.Efsanemiz Fatih Terim'e,yine arkasından el sallıyoruz ... Öğrencileri ve yardımcıları Ümit Davala , Hasan Şaş ve Taffarel 'e emanetiz. Ligin 6. haftasında Çaykur Rizespor önündeyiz.Tribünler dolu , hava güzel ama yine bir tarafımız eksik !

Fatih Terim'siz ilk maçımıza iyi de başlıyoruz."İlk 20 dakika şok pres" felsefesine tribünlerde ekleniyor , yürüyoruz rakibin üzerine.İçimizden birşeyler koparcasına "Fatih Terim" için bağırıyor taraftarlar.Arena'da "parçalı formalılar" ruhlarını koyuyor ortaya.Gole kadar Burak Yılmaz'ın iki net pozisyonuna , Bruma adeta nazire yapıyor. Kaçan pozisyonlara inat , "Psiko Engin Baytar" çıkıyor sahneye ... "Bende varım" diyor ! Bruma'nın getirdiği topu , sol ayağının içiyle filelere gönderiyor.Sonrası mı ? Bütün takım , soluğu yedek kulübesinde alıyor.Tribünlerde "İmparator Fatih Terim" sesleri Arena'yı inletiyor.


Golden sonra daha büyük bir iştahla dönüyoruz oyuna.Kaldığımız yerden devam ediyoruz.Selçuk İnan'ın frikiği,Bruma'nın, Ribery'den izler taşıyan adam eksiltme ve hız yeteneklerine , bir o kadar ters , son vuruş eksikliği ekleniyor.İlk yarıda Çaykur Rize'yi oyundan silerken kaçan gollere hep beraber yanıyoruz.

İkinci yarının daha rahat geçmesini beklerken ,karşımızda daha dirençli bir Çaykur Rizespor buluyoruz. Karadeniz temsilcisi , Kweuke ile ikinci yarının 40.saniyesinde topu direğe nişanlıyor. Cenk Ahmet'in oyuna girmesiyle daha fazla hücuma çıkıp , orta saha hakimiyetini eline alan Çaykur Rizespor'a , daha fazla pozisyon veriyoruz. 55.dakikada , Sercan Kaya'nın kullandığı kornerde Tevfik Köse skoru 1-1'e getiriyor ve Antalya maçının "devam filmi" başlıyordu.

Golden sonra kendimize gelip , Burak Yılmaz ve Bruma ile pozisyonlar üretirken yine gol kaçırma yarışında liderliğe oynuyoruz."Girmeyince girmiyor" denilesi bir maçı yaşarken , üzerine Selçuk İnan'da ikinci sarıdan oyundan atılıyordu.Galatasaray herşeye rağmen yine pes etmeyip ; pozisyon aramaya , üretmeye , çabalamaya ve gol kaçırmaya devam ederken , takım kaçırmaktan bıkmayınca mücadele de 1-1'lik skor ile tamamlanmış oluyordu.

"Pınarbaşı BRUMA BRUMA Yar Yar Aman"

Yeni transfer Bruma , bu akşam ilk kez 90 dakika oynarken , kendisine inananları mahcup etmedi.(Bruma Hakkında Bilmedikleriniz yazısı için) . Arda Turan'dan sonra,Türk futbolu böyle bir yetenek izlememişti.Bu akşam her pozisyonun içinde vardı.Hücum anlamında tekniği ile adam eksiltip arkadaşlarına pozisyonlar hazırlarken , oyunun defans ve mücadele kısmında da hiçbir zaman yılmadı.Mücadele edip top kazandı ve kazandığı topları da olumlu kullanmayı başardı.Takım oyunu ve pas oyununa yatkınlığı ile takım arkadaşlarına pozisyonlar yaratırken , girdiği pozisyonlarda son vuruş eksikliğine kurban gitti.Galatasaray tribünleri ,19 yaşında ki genç Portekizli'yi izlerken nasıl heyecanlandıysa , diğer takımın taraftarları da bir o kadar heyecanlanmıştır.19 yaşında böyle bir teknik ve yeteneği bizlere izleme imkanı sunan , transferde emeği geçen herkesi tekrardan kutlamak gerek.Galatasaray 'a "2.Ribery" hayırlı olsun (sonu benzemez inşallah) !

Galatasaray-Ç.Rizespor maçının en iyi oyuncusu "Bruma"

Kronikleşen "Burak Yılmaz" Sendromu

Geçen sezonun ilk yarısında ki futbolumuzu bir hatırlayalım.Topa sahip olan (genelde topu eveleyip geveleyen) ,bu seneki kadar pozisyon üretemeyen , mücadele eden , savunma hataları yine ön planda , pres yapan ve girdiği pozisyonları da Burak Yılmaz ve Umut Bulut ile değerlendiren bir Galatasaray vardı. Genel fotoğraf bu şekildeydi. Burada ki kilit oyuncu Burak Yılmaz'dı. Bizim maç boyu girdiğimiz pozisyonları (genelde bu pozisyonlar Burak Yılmaz'a hazırlanır veya Burak Yılmaz o pozisyona girerdi) Burak Yılmaz tabelayı değiştirerek sonuçlandırırdı.Hal böyleyken , devre arasında yaratıcılığı yüksek bir oyuncu aradık.Sneijder bu yaratıcı isim oldu.Yanına bir de yaşayan efsane "Drogba" eklendi.Burak Yılmaz 'a bu iki oyuncu destek verdi.Bu destek sonucu Burak Yılmaz , 2012-2013 sezonunun toplamında çıktığı 39 maçta(Süper Lig ve Şampiyonlar Ligi baz alınmıştır.) 32 gol 8 asist yaptı.Yani takımın attığı 40 gole direk etki yapmıştır.Ayrıca maç başına 0,82 'lik bir gol yüzdesi vardır ki gayet etkileyici bir orandır.(Falcao geçen sezon A.Madrid formasıyla çıktığı 42 resmi maçta 34 gol 3 asist yapmıştır.) Amaç Falcao-Burak Yılmaz karşılaştırması değildir.Amaç,Galatasaray'ın bu sezon aldığı 4 beraberliğin sebebini açıklayabilmektir.Geçen sezon Burak Yılmaz gol atarken maç kazanıyorduk , bu sezon daha fazla pozisyona girip atamayınca , kazanamıyoruz.Bu sezon Burak Yılmaz kendini bulduktan sonra takım yine kazanmaya başlayacaktır.Burada unuttuğumuz bir isim var ki , Çaykur Rizespor maçında ısınmaktan buhar olan Umut Bulut'tur.Formu gayet iyi seviyede olmasına rağmen , Burak Yılmaz'ı kaybetmemek için Umut Bulut'u kaybetmeyi göze alıyoruz.Umut Bulut'un yerine kendinizi koyarsanız ne demek istediğimi anlarsınız.Burak Yılmaz kazanılması gereken bir yetenektir , Umut Bulut'ta ha keza kaybedilmemesi gereken bir pres gücüdür.

"Tam Bağımlı ultrAslan"

Rahmetli Alpaslan Dikmen Ağabeyimizi andığımız bugünlerde (#KahpeEylül ), Çaykur Rizespor maçı daha büyük bir önem arzetti. Hafta içinde Fatih Terim'in arkasında olduklarını ileten ultrAslan , tüm dünyaya kendini hayran bırakan koreografiler oluşturan alt grupları ile beraber , bu maç içinde birşeyler düşünmüşlerdi herhalde ! Merakla stada gidip , tribünleri göz gezdirdiğimizde sadece Alpaslan Dikmen için ufak bir pankart haricinde Fatih Terim'e hazırlanmış tek bir pankart dahi yoktu.Arkasında durduğumuz adamı, İmparator'u bu şekilde mi uğurlayacaktık peki ? Bu mudur tam bağımsız ultrAslan ? "Yönetim izin vermedi" nidalarına hiç girmemek gerek , malum mottomuza ters ! Bizi hiçbir yönetim bağlamamalı ! Bizler "tam bağımsız" taraftar oluşumuyuz ! Ben demiyorum , Rahmetli Alpaslan Ağabeyimiz öyle söylerdi. 2008'in #KahpeEylül'ünden bu yana , yavaş yavaş eriyor bu mottomuz ! Hemde Rahmetli'nin kemiklerini sızlata sızlata eriyor ! Bugünde daha çok sızladığı kesin. Bu gidişle de daha çok sızlayacağa benziyor !

Galatasaray - Ç.Rizespor maçındaki tek pankart !

24 Eylül 2013 Salı

İmparator'a Veda | Öyle Şeyler Yaşattın ki Uğruna Ölmeye Değer !

Tarih:24 Eylül 2013 
Saat:20:36

Bugün 24 Eylül 2013 ! Bu tarihi bir kenara not alın ! Bugün, Galatasaray tarihinde bir kırılma anı.Bugün, çok sevdiğimiz İmparator'un,Galatasaray'dan gönderilişi. Bugün, gerçek bir efsanenin saygısızca Galatasaray'dan yol ayrımına itilmesi!

Türk Futbolu'nun ve Galatasaray'ın yaşayan efsanesi Fatih Terim ,24 Eylül 2013 saat:20:36'da, Galatasaray Yönetim Kurulu imzalı bir yazıyla Galatasaray'dan gönderilmiştir.O sırada takımı, Florya Metin Oktay Tesisleri'nde Çaykur Rizespor maçına hazırlamakla meşgulken gönderilmiştir. İmparator, sözleşmesinin tek taraflı feshedildiğini antrenman sonrası kızı ile yaptığı telefon görüşmesinde öğrenir. Galatasaray Lisesi  mezunu yöneticilerimizin , etikten anladıkları budur ! Galatasaray efsanesini, takımıyla antrenmandayken , habersizce göndermek ! Peki bu işler böyle mi olur ? Bir efsaneye böyle mi veda edilir ? Galatasaray'a bu şekilde mi veda yakışır ?

Ünal Aysal ve Fatih Terim çekişmesi herkesin bildiği gibi yeni değil.Pamuk ipliğine bağlı olan bu ilişki,eninde sonunda kopacaktı.Bunu taraftar kabul etmese de farkındaydı.İnsanı yaralayan bu şekilde bitiyor olması.Çok mu zor karşınıza alıp ayrılığı dile getirmek ? Bu kadar mı saygınız yok İmparator'a ? Bu kadar mı nefret beslediniz ? Yönetim kurulu toplantısı sırasında bir çoğumuz " ameliyathane kapısında bekleyen hasta yakını" gibiydik.İçeriden çıkacak doktorun açıklamalarını , ağzından çıkacak sözleri duymayı bekledik.İçeriden çıkan doktor , Galatasaray Yönetim Kurulu Basın Sözcüsü Şükrü Ergün oldu ve acı haberi GSTV'den bizlere duyurdu.

Tarih Tekerrürden İbarettir

"Tarih tekerrürden ibarettir" derler.6-1 yenildiğimiz R.Madrid maçında söylenen bir beste vardı , bazılarınız hatırlar ama ben yine de anımsatmak istedim."Bir günde kral olmadık , bir günde tahttan inmeyiz , İmparator Fatih Terim ölene kadar seninleyiz!" Bu beste,2003-2004 sezonunda Fatih Terim'in gönderilişinden önce sıksık söylenirdi.O sezon alınan kötü skorlara rağmen,taraftar bu besteyle yine hocasının arkasında olduğunu cümle aleme gösteriyordu.Özhan Canaydın yönetimi yine bir Çaykur Rizespor maçı öncesi Fatih Terim'in görevine son vermişti.Bu malum beste , Real Madrid maçında skor  4-0'a gelince Arena'da duyulmaya başladı.Bu bestenin bizlerde kötü anıları olduğu için  ayrılığın habercisi olarak yorumladım.Yine bu kahrolası beste , yine bir Çaykur Rizespor maçı öncesi tribünde söylendi sonunda da İmparator Fatih Terim gönderildi.

Peki bu süreçte Fatih Terim'in hiç hatası olmadı mı ? Geçtiğimiz sezon kendisini itibarsızlaştırmaya çalışan Federasyon Başkanı Tüpçü'nün yanında fotoğraf çektirmesi , Başbakan'ın Milli Takım'a geçmesi yönünde ki baskılarına boyun eğmesi,Galatasaray tarafından kendisine önerilen 2 yıllık sözleşmeyi "birileri istiyor diye sözleşme imzalayacak değilim" beyanatı , Ünal Aysal ile bitmek tükenmek bilmeyen ego çatışmaları,durumu netleştirmek yerine büyük bir iletişimsizlik ile kulübü belirsizliğe sürüklenmesi vs... Bu durumların hepsinin Fatih Terim açısından mantıklı sebepleri olabilir ancak Ünal Aysal'da bu belirsizliği bir şekilde sona erdirmek zorunda olduğunu kendince düşünüyordu.Gün içerisinde ki "Odeabank" sponsorluk anlaşmasında sinyali vermişti aslında.Herşey Yönetim Kurulu Toplantısı'nın sonucuna bağlıydı.Bu zamana kadar iki tarafta , taraftarın önüne atılmak istemiyordu.Fatih Terim istifa edip, yarı yolda bırakan olmak istemezken ; Ünal Aysal ise "İmparator'u gönderen Başkan" sıfatını almak istemiyordu."TFF , Fatih Terim'e 3+1 yıllık sözleşme teklif etti" iddaları ise toplantı bitip açıklama beklenirken , GSTV'de alt yazıdan duyuruldu.Fatih Terim'in üzerine "ihale bırakma" fikriyatı TFF'nin yalanlaması ile son buldu.Daha sonrası herkesin bildiği üzere KAP'a yapılan fesih açıklaması ve Türkiye'de kopan tufan...



ÖYLE ŞEYLER YAŞATTIN Kİ UĞRUNDA ÖLMEYE DEĞER

İmparator'a veda etmek çok zor.Kabullenemiyoruz hala.Onsuz bir yedek kulübesi,soyunma odası hayal edemiyoruz."İkinci yarı Fatih Terim ayarı verir,maçı çeviririz" diye umutlanamayacak olmamıza ne demeli ? Basın toplantılarında söylediği kitaplık cümlelerde olmayacak artık.Baba şefkatiyle sarıldığı futbolcularının başında olamayacak.Tribünler ismini haykırırken elini kalbine götürüp bizleri selamlayamayacak. Fenerbahçe'nin başına geçmesi için Şadan Kalkavan tarafından sunulan 10 Milyon Doları "biz o kadar profesyonel değiliz" diyerek rest çeken İmparator'u bu sezon Galatasaray'ın başında izleyemeyeceğiz.Son bir kez olsun , Ali Sami Yen'de "İmparator Fatih Terim" diye haykırıp sana veda edemedik.En büyük hayalimiz olan Şampiyonlar Ligi kupasını seninle kaldıramayacağız.Öksüz kaldık be hocam! Öksüz bırakıldık! Bu tarihe kadar ne başarılar , ne hezimetler , ne şampiyonluklar gördük.Hiçbiri senin "aslolan Galatasaray"sözünden büyük değildi."Kümede kal Galatasaray" diyenlere en güzel cevabı hep beraber verdik.2 senedir söz verdiğin gibi "yenildiğinde bile gurur duyulacak bir takım" yarattın. Her mağlubiyetten sonra başımız hep dikti bizim."Nasıl olsa Fatih Terim var" özgüveniyle yolumuza baktık.Şifo Mehmet'in jübilesi için Milan'ın başında Çukurbostan Eğitm Gönülleri'ne geldiğinde, ben daha 13 yaşında bir çocuktum.Hayatı durdurmuştun.Orada toplanan bütün çocukları severken "babacanlığınla" yine kalpleri kazanıyordun.Senin sevgindi bizlerde aslolan.Bizim için Galatasaray , "Sen" ; "Sen" , Galatasaray demektin.Armanın peşinde adadığımız hayatların en büyük örneği yine sendin.Futbolculuk döneminde Galatasaray formasıyla şampiyonluk yaşayamazken,tarihinin en büyük başarılarını yine sen getirmiştin.Aforizmalarla dolu bir yaşantın ve büyük kalbinle tüm Türkiye'yi kendine hayran bırakmıştın.Ali Sami Yen'in düsturu olan "Türk olmayan takımları yenmek" sözünü gerçeğe sen dönüştürmüştün.

VE SON SÖZ

Böyle olmadı be hocam , böyle bitmemeliydi.Kabullenemiyoruz...Hiçbir gidişini kabullenemediğimiz gibi bunu da kabullenemiyoruz.Canımız yanıyor hocam ! Ağladığımıza bakma sen , gözümüze toz kaçtı say ! Bunu bize yaşatanların yanına bırakmayacağımızdan da emin ol hocam !Biz yine toparlarız ama bizden "ruhumuzu" çalanların hesabını da elbet birgün sorarız ! Yine gel olur mu hocam ? Ama bu sefer Galatasaray'a " BAŞKAN" olarak gel ! Bu taraftara,bu acıyı yaşatanlara,hep beraber hesap sormak için "BAŞKAN" olarak gel ! Eleman lafını,sana söyleyenlerin defterini dürmek için gel ! Sen yine gel hocam , sen yine gel ama ne olursun "BAŞKAN" olarak , bir daha gönderilmemek üzere gel!


22 Eylül 2013 Pazar

Beşiktaş - Galatasaray Maç Yazısı | "Bitsin Artık Bu Çile"

Hepimiz Suçluyuz Aslında...

Konuşulacak o kadar şey var ki...Yaşananların hepsinden bizler,yani hepimiz suçluyuz.Yaşananlar sadece Beşiktaş'a,Çarşı'ya veya 1453 Kartallar grubuna özgü değil.Neden mi?

Bütün takımların taraftarları aynı kültürde büyüyor da ondan.Konuyu biraz açalım isterseniz. İstanbul'da yaşayan 3 büyük takımın taraftarı belli bir "semt kültürü" alır.Bu ne demektir? İlkokulda veya lisede,3 büyük takım taraftarı yanyana oturur.Mahallede beraber futbol oynar.Kavga çıkarsa beraber "mevzu!"ya gider.Semtinin takımını da yine yanyana destekler.Karagümrük , Kasımpaşa , Beylerbeyi , Eyüpspor , Beykozspor , Zeytinburnuspor v.s. Bunlar belli bir "semt adabı" olan ve belli bir tribün kültürüne sahip , Amatör Küme'den 1.Lige kadar "tribün kovalayan taraftar" yetiştiren , yani Türk Futbolu'nun "taraftar ocaklarıdır".3 büyüklerin taraftar altyapısı da"semt takımları"ndan ileri gelir.Çocuk yaştan itibaren asabiyet oranı yüksek,kavgayı veya savaşmayı "Erkekliğe Giriş 1" dersi olarak alıp , kendisini "semt abilerine" ispat çabası içerisinde olma,yaşama olan bakış açısını "hayatta herkese gider" mottosu ile sürdürüp yoluna devam eden bir taraftar sosyolojisi aslında.

Çocukluğunu veya ergenliğini bu şekilde geçiren taraftarlar,futbolu "asabiyet oranını düşürme",çıkarılan kavgalarla "erkeklik egolarının tatmini" olarak görüyor.Rakip takım taraftarlarıyla dalga geçmek için , "envanter toplama" merakı da çıkan olaylarda itici güç oluyor.İstanbul tribün kültürü (Türkiye içinde geçerlidir) tamamen "semt kültürüne" paralel ilerliyor.Ben dahil hepimiz aynı psikoloji ile yetişiyoruz. Olaylara verdiğimiz tepkiler aynı.Bizleri savaşmaya veya kavgaya iten başlıca faktörler,semtimizde abilerimize veya arkadaşlarımıza anlatabileceğimiz "hikaye bulma" telaşından öteye geçmiyor.Beşiktaş ve Fenerbahçe belli bir semte hitap ederken Galatasaray bunların biraz olsun dışında kalıyor.Galatasaray kendi tribününde birçok farklı semti barındırıyor.Söylediğim gibi köken aynı,kültür aynı,birikimler aynı...

"Çocukken alıyoruz eğitimi" Örnek Resim 1


Böyle bir eğitimden geçtikten sonra 3 büyüklerin taraftar grupları içerisinde yer aranıyor.Bulunduktan sonra aynı kültürü "şehre olan göç" gibi devam ettiriyoruz.3 büyük taraftar grubu da hiçbir zaman "geri vitesi olmayan" , "burası ..... burdan çıkış yok" fikriyatında ilerliyor.Olaya spor gözüyle değil "erkekliğin varolma mücadelesi" olarak bakıyoruz.

İğneyi Kendimize Batıralım

Sevmiyoruz biz aslında,gerçekten tuttuğumuz takımı sevmiyoruz.Sevdiğimizi zannedip kendi egolarımızı tatmin ve kendi bencilliğimiz için kullanıyoruz.Bu 100 yılı aşkın çınarlar elimizde oyuncak gibi istediğimiz zaman çıkartabildiğimiz olaylarda zarar görürken,ondan nemalanıyoruz.Nasıl olsa bir ceza yok.Nasıl olsa kaosun orta yerindeyiz.Batmışız bir bataklığa,çıkartmaya çalışan yok.Eğitimi zaten mahalleden/semtten yanlış almışız.Alınan eğitimi değiştirmeye çalışan yok.Eğitimin ilk başta aileden,sokaktan ve hatta mahalleden   verilmesi gerektiğini düşünen yok.Tribün olaylarını çıkartılan yasalarla,yapılan statlarla veya tesislerle çözebileceğimizi zannediyoruz.

Bütün bunlara rağmen hakkını verdiğimiz zaman tribün ve taraftarlık güzeldir.Ama olay sevdiğini zannettiğin takıma zarar verme veya vermeme konularına gelince işin rengi değişiyor.Herşeyi,kendi hikayemizi yaratmak uğruna biranda terkediyoruz.Pet şişelerinin havada uçuştuğu olaylı Galatasaray-Fenerbahçe derbisini birçoğunuz hatırlar.İşte o derbide çıkan olaylardan tutun da Fenerbahçe'nin kendi evinde kaybettiği şampiyonluk sonrası çıkan olaylara varana kadar bütün olaylarda hepimizin imzası var.Biz kendimiz için yaşıyoruz.Bencilliğimizle gurur duyuyoruz.Abilerimize hikayeler anlatıp böbürleniyoruz.Sahaya girmeyi marifet sayıyoruz.Sevmiyoruz aslında Galatasaray'ı,Beşiktaş'ı,Fenerbahçe'yi...Biz sadece kendi egolarımızı seviyor ve onlara tutuluyoruz.

"Kendi egolarımız için yaşıyoruz" Örnek Resim 2

Olmazsa Olmazımız "Siyaset"

1 gün önce Fenerbahçe-Elazığspor maçında "GFB" mensupları "Sol Açık" taraftar grubuna saldırıyor.Bugün de Akp Gençlik Kolları'nın tekeliyle kurulan "1453 Kartalları" ile "Çarşı" arasında yaşananlar.Herşeyin başında "spora siyaset bulaşmasın" diye bir taraflarını yırtan Hükümet,kendi eliyle Çarşı'nın karşısına bir taraftar grubu çıkartıyor.Hazırda olanları kendi tarafına çekmeye çalışıyor.Bunun için neler veriliyor veya neler alınıyor ? Hep söylenen "vandalizm" nidalarını haklı çıkartmak için her yolu mübah sayıyor.Bütün bunlardan sonrada "spora siyaset bulaşmasın" diye ortaya çıkabiliyor.Fazla söylenebilecek söz yok aslında "Ok Cnm Kib By..."

Bugün ve dün rakip takım tribünlerinde yaşananlar yarın Galatasaray tribünlerinde de yaşanabilir.En başta olayı iyi görmemiz gerekiyor."ultrAslan" ve "Tekyumruk" bu durumu iyi analiz etmeli.Yaşanılanlar ortada iken birilerine maşa olunmamalıdır.Tribünde istenmeyen olayların çıkması engellemelidir.Akl-ı selim hareket edip birilerinin ekmeğine yağ sürülmemesi gerekmektedir.

Tabi ki Galatasaray

Hafta ortası yaşanılan hezimet sonrası takımın nasıl bir reaksiyon göstereceği büyük merak konusu idi.Galatasaray her zamanki gibi yine iyi reaksiyon gösterdi.Hafta ortası Fatih Terim'in takıma uyguladığı rehabilitasyon süreci olumlu işledi.Galatasaray düştüğü yerden kalkmayı başardı.4'de 4 yapan ve Olimpiyat Stadı'nda ki 76,127 kişinin önünde Beşiktaş'ı 1-0'dan gelerek 2-1 mağlup etmeyi başardı.Bu yazıldığı gibi kolay bir olay değil.Fatih Terim bu yüzden büyük hoca ve bu yüzden "İmparator".Slaven Bilic'i de kutlamak lazım gerçekten güzel bir takım yaratmış ancak Galatasaray karşısında bu futbol yetmez.Nasıl ki Real Madrid maçında Galatasaray'a yetmediyse,Beşiktaş'a da Galatasaray karşısında yetmez.Geçtiğimiz 2 yılda sezona topallayarak başlayan Galatasaray yine bir büyük maç sonrası kendini buldu.Bu maçtan sonra artık istenilen Galatasaray'ı izleyeceğimizi düşünüyorum.Sadece defans kurgumuzu doğru bir şekilde oturtmamız şart.Savunma olarak bu maçtada fazlasıyla hata yaptık.Her maç farklı defans kurgusu , faydadan çok zarar getiriyor.

1-0 geriye düştükten sonra oyunun hakimiyeti tamamen Galatasaray'a geçti.2.yarıda ki Bruma hamlesi ise takımın kanat organizasyonlarının artmasını sağladı.Orta sahada savaşmayı asla bırakmayan Melo yine isyan bayrağını elinde taşıyan "Braveheart"tı.Burak Yılmaz yine gol kaçırmaya devam ediyor ancak bu formu çok fazla sürmeyecektir.Önümüzde ki hafta yine gollerini atmaya başlayacaktır.Son sözümüz de "assolist" Drogba'ya."We have Drogba they don't".Maçı Galatasaray'a getiren adam oldu.35 yaşında,o kadar yaşadığı başarıya rağmen halen 18 yaşında ki genç futbolcu gibi başarıya aç.Gerçek bir lider gibi oynadı bugün.Drogba'yı hücumda pozisyon kovalarken,devamında duran toplarda savunmadan top çıkartıp defansı toparlarken görebiliyoruz.Gerçekten ona sahip olduğumuz için çok şanslıyız.Son olarak Fatih Terim'in önümüzde ki süreç içerisinde sözleşme tartışmalarına artık son vermesini bekliyoruz.Bu yaşananlardan Galatasaray fazlasıyla hasar görmeye başladı ve bir Galatasaray Efsanesi'ne yakışacak şekilde bunun önüne geçmesini bekliyoruz.




17 Eylül 2013 Salı

Galatasaray - R.Madrid Maç Yazısı | Haydi Dostum Rüya Bitti,Kalk Artık

Kalk hadi uyan.Ne var ? İlk kez mi yeniliyorsun ? Hani diğerleri Edirne'den öteye geçemezken sen getirmedin mi Uefa'yı Süper Kupa'yı.Bu ülke seninle görmedi mi Şampiyon Kulüpler Yarı Finali'ni.Ne çabuk unuttun Neuchatel XamaxMonaco'yu ? Hani Prekazi 35 metreden yapıştırdığında bu ülkede nasıl bir ateş yandığını ne çabuk unuttun ? Hezimet mi görmedin ? Dur ben sana hatırlatıyım 20 Ekim 1999 , Zola'lı , Flo'lu Chealsea , Ali Sami Yen'de hayatımızı zindan etmemiş miydi ? Kalemize gelen her top gol olurken ciğerimiz parçalanmadı mı ? Stat ışıkları söndüğünde oturup kalmadık mı ? Çökmedik mi olduğumuz yere ? Babalarımız 14 sene şampiyonluk göremezken sen şimdi hangi yüzle suratını asacaksın ? Dile kolay 14 sene ! Onlarda Galatasaray'a mı küstüler ? Maçı erken mi terkettiler ? Takımın kaptan Fatih Terim'e yüz mü çevirdiler ? Sevmediler mi parçalıyı ? Hiç aşkla tutulmadılar mı ? Sadece başarı mıydı onları Galatasaraylı yapan ? Metin Oktay'dan hiç mi örnek almadılar ? Karakterin , adamlığın , efendiliğin , sportmenliğin  ne demek olduğunu sadece kitaplarda mı okudular ? Metin Oktay rehber olmadı mı onlara ? Peki ya Jupp Derwall ? Galatasaray'ı "Avrupa Fatihi" olmasında ki temelleri atarken her maçı kazandı mı ? Hiç mi mağlup olmadı ?



Haydi dostum kalk hadi , uyan ! Gömme o kafanı kuma . Hani kötü gün taraftarıydın ? "Ölüm varmış , korku varmış , bu dünyanın sonu varmış , bizim için yoktur tasa , kalbimde sen yaşadıkça. Başarılar gelir geçer , asaletin bize yeter" diye boşuna mı statta bir taraflarını yırtıyordun ? Sadece başarı peşinde mi koşuyorsun yoksa ? Aşk'ın anlamını kavrayamamışsın o zaman . İnsan mutluluktan,sevgiden haz alırken üzüntüden ve acıdan da haz alır.Kavga da edersin sevdiğinle , yarinle , karınla , kocanla ... Komedi diye bir tiyatro türü varken trajedi (tragedya) diye de bir tür yok mu ? Ne var yani ilk kez mi fark yiyoruz.Çekindiğin arkadaşların mı ? Dalga mı geçerler diye korkuyorsun ? Neden onlar hiç fark yemedi mi ? Onların her biri Şampiyonlar Ligi'nde Final mi gördü ? Real Madrid'i her sene yeniyorlar da , bizim mi haberimiz yok ? Haydi dostum bırak bunları.Aşkın her anından tat almayı bil , kalk ayağa ve şimdi daha sıkı sarıl Galatasaray'a.Daha fazla bağır "İmparator Fatih Terim" diye.Burak Yılmaz'ın gollerine daha fazla sevin ama ne olursun futbolcunu en basit hatada ıslıklama.Kendi öz evladın Emre Çolak'ı bu kadar ucuz kaybetme,Amrabat ayağına her top aldığında homurdanma.Kadroda ki oyunculara , kötü oynadıklarında üvey evlat muamelesi yapma.2 senede almadığın kupa kalmadı bu kadroyla.Farkında değil misin ? En yakın rakibinle girdiğin her yarışı kazandın.Oynadığın bütün finallerden galip ayrıldın.Bu kadro vardı o zamanda.Ronaldo , Bale , Messi yoktu.Yine Sabri'nin ellerinde kalkacak o kupalar.Yine Emre Çolak dönecek etrafında 180 derece.Yine Burak Yılmaz kaçıracak golleri.Yine Amrabat topu sağa çekip ortalar yapacak.Seni sen yapan değerleri kaybettikten sonra hiçbir başarının anlamı kalmayacak ama...Haydi toparlan artık.Kalk elini yüzünü yıka.Yarın iş var.Arkadaşların seninle dalga geçerken onlara sadece gülümse.Dik dur ve sakın eğilme.

Rüya bitti dostum , herşey gerçek hayatta ve herşey bizim için.Şimdi mücadele zamanı !

14 Eylül 2013 Cumartesi

Galatasaray-Antalyaspor Maç Yazısı | Bize Yine Hüsran, Bize Yine Hasret Var !

Metin Oktay'ı andığımız,özlememizi ve hasretimizi tribünde haykırdığımız güne güzel bir galibiyet yazısı eklemek isterdik ancak olmadı.Antalya'nın golünü özetlerden çıkartıp,maçı hiç izlememiş birisine görüntüleri izletsek,Galatasaray'ın 8-0 kazandığını sanabilirdi.Futbolda yaşanabilecek şanssız bir geceyi yaşadık ancak Süper Lig'in 4.haftasında 3.beraberliğimizi aldık.Hiç hesapta olmayan bir puan kaybı oldu.Takım performansına geçmeden önce bu sezonun hiç de kolay geçmeyeceğini artık anlamış olmamız lazım.Herşey kendi elimizdeyken ve başlangıçlar bu kadar önem arz ederken , kaybedilen puanların yanında takımın "winner" kimliğinden uzaklaşıyor olması düşündürücü.

Geçen sezonun ikinci yarısı itibariyle aldığı başarılı sonuçlar ve ortaya konan güzel futbol bu sene biraz daha geç geleceğe benziyor.Takım içinde konsantrasyon probleminin olduğu çok açık.Maalesef "Cuma" sendromumuz yine devam ediyor.Şampiyonlar Ligi öncesinde puan kayıplarına alıştık ancak bu kadar çok poziyona girip maçtan beraberlikle ayrılmak üzücü oluyor.Henüz 8.dakikada 2 tane yüzde yüzlük gol pozisyonunun haricinde 2'de direkten dönen topumuz vardı.Golü kalemizde görene kadar takım Amrabat'la hazırlanan güzel pozisyonlar yakaladı.Golü yedikten sonra Emre Çolak ve Amrabat kanat değiştirdi.Bu değişiklikten sonra ilk yarı bitene kadar iki futbolcu da tüm efektifliğini sahada kaybetti.Maça başladığımız sistemde koşan ve mücadele eden,pozisyonlar bulan bir Galatasaray izledik.Golü yedikten sonra gelen sistem değişikliği takımı kargaşaya sürükledi.




Emre Çolak ve "Şımarık Taraftar" Güruhu

Galatasaray tribünlerinin artık "şımarık çocuk" gibi her hata sonrası oyuncu asma hastalığından vazgeçmesi lazım.Dakikanın önemi yok,Emre Çolak geçen sezondan beri her basit hatasında tribünler tarafından günah keçisi oluyor.2 hafta önce Volkan Şen'in durumunu hepimiz hatırlıyoruz.Taraftarlığın alt metninde sadece başarıya endeks var ise 14 yıl şampiyon olamadığımız zamanları yaşayan abilerimize,babalarımıza veya dedelerimizden sadece özür diliyorum.İyi ki bu taraftar güruhu o zamanlarda tribünde değildi.Ali Sami Yen'i o futbolcuların başlarına yıkarlardı.Taraftar profilinin 2000 Uefa Kupası sonrası değiştiği çok açık ancak bu kadar kolay futbolcu tüketilmemeli.Emre Çolak'ın futbol tarzını bende beğenmiyorum ama ne olursa olsun Galatasaray "ocağından" yetişen bir futbolcuya yapılan hakaretler tribünümüze yakışmıyor.Onca pozisyonu harcayan Burak Yılmaz'a Drogba'ya olan sinirimizi "şamar oğlanı" olarak gördüğümüz Emre Çolak'tan çıkarmak pek mantıklı değil.

Kaos Futbolu

İkinci yarıda takım olarak geçen sezon ki Mersin İdman Yurdu ve Orduspor maçlarına benzer bir şekilde "kaos futboluna" döndük.Umut-Burak-Drogba üçlüsüne şişirilen toplar,oyuna 60.dakikada giren Bruma ve daha sonra oyuna dahil olan Sabri'nin kanatlardan taşıdığı toplarla forvetleri golle buluşturma düşüncesi yakalanan onca pozisyona rağmen golü getirmedi.Bruma'ya bir parantez açmamız lazım,gerçekten kendisine güvenenleri mahcup etmedi ve klasını ilk maçta gösterdi.İkinci yarıda oyun tamamen tek kaleye dönmüşken oyuna dahil olan Bruma,tekniği ve süratiyle izleyenlere keyif verdi.75.dakikada sağ kanattan Sabri'nin ortasına Drogba dokundu ve skora 1-1'lik eşitliği getirdi.Golden sonra Metin Oktay'a ithafen elini kalbine götürmesi , Drogba'nın ne kadar özel bir insan olduğunu tekrardan bizlere hatırlattı.Golden sonra baskıyı iyice arttırmamıza rağmen yakalanan pozisyonlar cömertçe harcanmaya devam etti.Umut'un 1 metreden dışarı attığı şutun akabinde Drogba'nın son dakikalarda 6 pastan attığı kafa yine dışarı gitti.Galatasaray'ın oyun iştahı ve mücadele azmi gayet iyi.Bu maçta da görüldü ki ilk 20 dakika içerisinde golü bulamadığımız zaman sonra ki dakikalarda kalemizde gol görme olasılığımız çok yüksek."Fatih Terim Galatasaray'ı maça her zaman baskılı başlar ilk 20 dakika içerisinde gol veya goller bulur ve oyunu rölantiye çevirir".Ezberlediğimiz sistem,gol gelmeyince bozuluyor.Oyunda Selçuk İnan gibi takımın "balans ayarı" olmayınca telaş başlıyor.Takım golü yedikten sonra,iyi yaptıklarına devam etmek yerine,taraftar baskısıyla ne yaptığını bilmez bir hal aldı.Burada gereken tecrübeyi sahaya yansıtamadık.Burak Yılmaz'ın gününde olmaması da bunda etkilliydi.Yakaladığı onca fırsatı çok kolay harcadı.Bir diğer önemli husus takımın rakip seçen havasından kurtulması gerekiyor.Geçen sezon puan kaybettiğimiz haftalarda rakiplerimizde bizimle puan kaybettiği için ilerleyen haftalarda puan kayıplarını telafi etmiştik.Bu sezon ise Beşiktaş'ın 3/3 ile yoluna devam etmesi ve 5.hafta Olimpiyat Stadı'nda olası mağlubiyette farkın daha da açılacağını unutmamak lazım.

Drogba'dan Taçsız Kral Metin Oktay'a selam
Galatasaray altyapısından yetişen ve Muslera'nın yokluğunda Antalyaspor karşısında kaleyi koruyan Eray tam olarak güven vermese de maç tecrübesi kazanması açısından faydalı oldu.Kalesinde gördüğü tek atakta golü yedi.İkinci yarıda ise bir topu elinden kaçırsa da defans pozisyonu uzaklaştırmayı başardı.Zamanla bu hatalarını minimuma indirmesini diliyorum.Engin Baytar , Hamit'in yokluğunda 11'de maça başladı.Yenilen gole kadar ortaya koyduğu mücadele başarılı olmasına rağmen golden sonra fazlaca tercih hatası yaptı.2011-2012 sezonunda ki Engin Baytar'dan hala çok uzakta.Hırs ve azmini bir kenara bırakmış durumda.Eğer formayı Hamit'ten almak istiyorsa daha fazla mücadele etmeli ve bize,özlediğimiz Engin'i tekrardan izletmeli.Kabul edilmesi gereken bir gerçek de Felipe Melo'nun "takımın olmazsa olmazı" oluşudur.Bu takımda herkesin yeri bir şekilde dolar ancak Felipe Melo'nun üstlendiği görev ve ortaya koyduğu mücadele sebebiyle alternatifinin olmadığı çok net.Dünya üzerinde ki en iyi ön liberolardan birisine sahip olmamız takımımız adına çok önemli.

Fatih Terim ve Sözleşme Tartışmaları

Uzun bir süredir yaşanılan Fatih Terim'in sözleşmeyi uzatıp/uzatmama meselesi artık can sıkmaya başladı.Maç sonrası yaptığı açıklamalar olayı aydınlatsa da gerekli olan net cevabı vermeyişi soru işaretlerini halen gidermiş değil.Evet , İmparator için Galatasaray tercih konusu olamaz.Sözleşmede ne yazdığına bakmaz,bir Galatasaray efsanesine de yakışan budur ancak "yarın yeni sözleşmeyi imzalıyorum" demek bu kadar zor olmasa gerek.Bu sözleşme mevzusu gün geçtikçe daha çok büyüyüp takıma zarar vermeye başladığında umarım takım yarıştan kopmaz.Tüpçü Federasyonu'nun kafasında ki ve siyasetin boğazına kadar içinde olduğu bir düzende İmparator'un Galatasaray'dan ayrılıp tamamen Milli Takım'ı çalıştırması yatıyor.Kendisine yapılan baskıların farkındayız ancak "Galatasaraylılık her zorluğa karşı dik bir duruşu sergilemek,baskılara da boyun eğmemektir."

Salı günü oynanacak R.Madrid maçı öncesi Galatasaray'ın son durumunu da görmüş olduk.R.Madrid maç önü yazısında bu önemli müsabakaya daha ayrıntılı değiniriz.Maçtan notlarla noktayı koyalım.

Notlar :

  1. Fatih Terim 159 gün aradan sonra TT Arena'da maça çıktı.
  2. Didier Drogba, 2013-14 sezonunda Süper Lig’de ilk golünü MP Antalyaspor karşısında attı. (Bu sezon 25 şut denemesinde 1 gol kaydetti)
  3. MP Antalyaspor Süper Lig’de deplasmanda oynadığı son 11 maçta sadece 3 puan aldı.
  4. Galatasaray son 2 sezonda Cuma günü oynadığı 11 maçta 8 kez puan kaybetti.(Toplam 20 puan kaybı)
  5. Galatasaray, Fatih Terim yönetimindeki en kötü ilk 4 hafta performansına ulaştı.
  6. Galatasaray, Fatih Terim’in A Milli Takım görevini kabul etmesinden sonra oynadığı 3 lig maçını da kazanamadı.
  7. Milan Baros Antalya formasıyla Galatasaray'a karşı ilk kez mücadele etti.
  8. Maç öncesi "Galatasaray Efsanelerini Anıyor" projesi kapsamında Erdal Keser ödülünü Sedat Doğan'ın elinden aldı.
(Trt Spor'dan alıntıdır)

9 Eylül 2013 Pazartesi

Analiz | Aydın Yılmaz "Doğmadan Batan Güneş"

Sezon sonunda Galatasaray tarafından teklif edilen sözleşmeyi ücret sebebiyle kabul etmeyen,transfer dönemi boyunca Eskişehirspor ve Antalyaspor'un kapısından dönen Aydın Yılmaz,tekrardan "kürkçü dükkanı"na geri döndü.


1988 İstanbul doğumlu olan Aydın Yılmaz,2001 yılında ayak bastığı Florya'da 2005-2006 sezonunda Eric Gerets döneminde A takıma yükseldi.Hepimizin hatırlayacağı Konya deplasmanında son dakikada attığı golle,Galatasaray'ın efsane şampiyonluğuna çok büyük katkı sağlamıştı.Bu sezondan sonra Aydın'dan beklentiler gün geçtikçe arttı.Hızı ve tekniği , beklentilerin artmasında en büyük sebepti.Galatasaray'ın altyapıdan çıkan öz evlatlarına gösterdiği değere eş olarak büyük bir sahiplenme ile yoluna devam etti.Aydın Yılmaz akabinde ki sezonlarda yeteneğini bir türlü geliştirme imkanı bulamadı.Gerek yaşadığı sakatlıklar gerekse fazla şans bulamaması sebebiyle kiralık olarak başka takımlara gönderilmesine neden oldu.İstanbul Büyükşehir Belediyespor , Manisaspor ve Eskişehirspor denemelerinden de hüsranla ayrıldı.

Fatih Terim'in takımın başına geçmesiyle nispeten daha iyi bir Aydın Yılmaz izlemeye başladık.2011-2012 sezonunda oyuna sonradan girerek takıma getirdiği hareketlenme birçok maçın kazanılmasında etkili oldu.Süper Final'de Beşiktaş ile oynanan müsabakada attığı ikinci gol çok kritikti.Yine Süper Final'de Fenerbahçe'ye kaybedilen 2-1'lik müsabakada kaçırdığı gollerle de bir o kadar şampiyonluğun tehlikeye atılmasına neden oldu.2011-2012 sezonunun geneline bakıldığında uzun süredir beklenen sıçramayı yapamayan Aydın Yılmaz adına olumlu sonuçlanmış ve taraftar umutlanmıştı.2012-2013 sezonunda ise Aydın Yılmaz , Şampiyonlar Ligi'nin kritik virajı olan Braga deplasmanında attığı ikinci gol ile Galatasaray'ı ikinci tura taşıyan adam oldu.Bu sezonda kendisine dair hatırladığımız tek önemli gelişme bundan ibaretti.Bu zamana kadar Galatasaray formasıyla çıktığı 107 maçta 9 gol kaydetti.Kendisinden sonra A takıma yükselen Arda Turan ve Semih Kaya'nın gelişimini hayranlıkla izleyen Galatasaray taraftarı , Aydın Yılmaz'ın ise bir o kadar geriye giden kariyeriyle hayal kırıklığı yaşadı.

Galatasaray formasıyla geçirdiği 7 sezonda 107 maç yapan ve beklentileri karşılayamayan Aydın Yılmaz , sezon sonunda kendisine teklif edilen 700 Bin Euro'yu düşük bularak kabul etmedi.Kendisine kulüp arayan Aydın Yılmaz, Eskişehirspor'la sözleşme aşamasına gelmesine rağmen sonradan çıkan anlaşmazlıklar yüzünden geri adım attı.Antalyaspor'un teklifini de düşük bulup , son olarak Galatasaray'ın 900 Bin Dolar garanti ücretle sunduğu teklifi kabul etti.Son güncelleme ile senede 1,4 Milyon TL kazanan Semih Kaya'dan daha fazla ücret alan Aydın Yılmaz'ın altyapıdan çıkan bir futbolcu olmasına rağmen Galatasaray'ın sunduğu teklifi az bulup sözleşme imzalamaması ; "seni,sen yapan" takımdan 200 Bin Dolar daha fazla koparabilmek için "rest" çeken adamın bu takımda nasıl bir yer edinebileceği büyük merak konusudur.Diğer bir hususta Şampiyonlar Ligi'ne gönderilen 25 kişilik kadroda sezon başında transfer edilen Erman Kılıç'ın yerine Aydın Yılmaz'ın listeye dahil edilişidir.Takımla birlikte sezon öncesi kampı geçirip Galatasaray'la sezona hazırlanan Erman Kılıç'ın yerine sezon öncesi kampını tatilde "yatarak" veya transfer görüşmeleri için "kapı kapı dolaşarak" geçiren Aydın Yılmaz'ın dahil edilmesi büyük bir hata olarak gözükmektedir.Erman Kılıç yaşananlar sonrası taraftarı olduğu Galatasaray'dan Eskişehirspor'a 200 Bin Euro ! bedelle transfer olurken , Aydın Yılmaz sezon öncesi teklif edilen bedelin daha aşağısında olan bir ücrete Galatasaray'a geri dönmüş oldu.Bu zamana kadar kendisinde olan yeteneklerini "geliştirmek" yerine "çürütmeyi" tercih eden Aydın Yılmaz'dan nasıl bir patlama beklendiği ve hangi strateji ile takıma geri kazandırıldığı taraftara izah edilmesi gereken bir husustur.Kanatlarda Amrabat,Emre Çolak,Hamit Altıntop,Bruma,Engin Baytar gibi oyuncuların arkasında nasıl bir forma mücadelesi vereceği ise ayrı bir tartışma konusudur.

Bunca yaşanılan tartışmalara ve yapılan eleştrilere rağmen Galatasaray'ın altyapısından çıktığı için yine Galatasaray taraftarı kendisine sahip çıkacaktır.Ancak daha önce kendisine tanınan kredi,bu sezondan sonra kendisine tanınmayacaktır.Eleştrilerin daha acımasız olacağı kesin.Sahada "ruh" gibi gezinip,kazanacağı paraları düşünerek,iyi bir Aydın Yılmaz'ı izlemeyeceğimiz için kendisine çeki düzen vererek,fiziğini toparlayarak,takım arkadaşlarının seviyesine en yakın sürede çıkmasını ümit ediyorum.


2 Eylül 2013 Pazartesi

Analiz | "Bruma" Hakkında Bilmedikleriniz

Armindo Tue Na Bangna "BRUMA"

Galatasaray'ın uzun süredir peşinde olduğu Armindo Tue Na Bangna "BRUMA" da mutlu sona ulaştı.Kısaca genel kariyerinden bahsettikten sonra kendisine sunulan milyon euroların sebebine değinelim.

1994'de Guinea-Bissau doğumlu olmasına rağmen Portekiz pasaportu ile U20 Dünya Kupası'nda dikkatleri çeken Bruma, Türkiye'de düzenlenen turnuvada etkili bir performans sergiledi.Turnuva boyunca 4 maçta 5 gol ve 2 asist ile oynadı.Ayrıca sergilediği futbol ile turnuvayı izleyen "scout"ları kendisine hayran bırakmayı başardı.

Bruma , Sporting Lisbon altyapısının yeni nesil yıldızlarından.Daha önce futbol dünyasına Figo , Ronaldo ve Quaresma gibi yıldızları hediye eden Sporting Lisbon'da Tiago Ilori ile beraber Bruma , bu senenin göze batan yıldız adayları olarak gösteriliyordu.Tiago Ilori 8,2 Milyon Euro'ya Liverpool'un yolunu tutarken,10+2 Milyon Euro bedelle Bruma'da Galatasaray'a transfer oldu.


Bruma geçtiğimiz sezon S.Lisbon formasıyla çıktığı 13 maçta 1 gol ve 4 asist kaydetti.Hız ve dayanıklılığının yanında iyi sayılabilecek bir tekniğe sahip.Rakipleriyle girdiği ikili mücadelelerde kolay kolay yıkılmayan ve oyununa "futbol zeka"sını da ekleyen Bruma , dünya futbolunda aranılan kanat oyuncularından biri haline geldi.22 yaşında ki "Emre Çolak" ile kıyasladığımızda  Bruma'nın 19 yaşında olmasına rağmen,yere sağlam basan bir oyuncu olduğunu söyleyebiliriz.Bruma,ofans bölgesinde her iki kanatta ve gerektiğinde forvet bölgesinde görev alabiliyor.Her iki ayağını da etkili kullanan Bruma'nın en etkili silahı açık alanda yaptığı sprintlerle kaleye dikine gidebiliyor olması.Bu konuda Amrabat ile örtüşen bir özelliği var.Aralarında ki bariz fark ise Amrabat sol kanatta oynadığında topu sağa çekip orta yapacağı tüm defans oyuncuları tarafından iyi bilinirken Bruma'nın çizgiye inip orta açabilmesi ve kaleye paralel çalım atıyor olması.Bruma'nın pozisyon bilgiside Fatih Terim'in Galatasaray'ında rahatlıkla oynayabilecek düzeyde.Orta dörtlünün sol kanadında oynayacağı düşünüldüğünde, pas alışverişine katkısı,savunmaya yardım etmesi ve ön tarafta uygulanabilecek prese ayak uydurabilmesinde zorluk yaşamayacaktır.Daha yaşının 19 olması ve gelecek için büyük ümitler beslenen bir yıldız adayının Galatasaray'a kazandırılması bu açıdan çok önemli.

Bruma transferiyle Galatasaray'ı 4-2-3-1 veya 4-3-3 dizilişiyle Avrupa'da izleyebiliriz.4-2-3-1 formatıyla çıktığımız  hazırlık maçlarında ve Süper Kupa Finali'nde başarılı bir oyun oynanmıştı.Bruma'da bu sisteme uygun bir oyuncu.Bu tarz kanat oyuncularının Galatasaray'da olması,2 senedir orta sahaya sıkışan veya sıkıştırılan oyun mantalitesinin daha geniş bir alana yayılmasını , kanat akınlarının daha fazla yapılabilmesini sağlayacaktır.Şuanda Galatasaray'ın en büyük sorunu oyunu genişletememesidir.Bruma bu sıkıntıyı giderebilecek bir oyuncu.Fatih Terim'in kendisi çok fazla istemesinde ki en büyük etkende bu olsa gerek.

Bruma'nın bonservisi bonuslarla beraber 12 Milyon Euro'ya geliyor.Kendisine ödenecek ücret ise 1,3 Milyon Euro civarında.İlk bakışta yüksek bir meblağ olarak görünebilir.Olaya bir de şu açıdan bakmakta fayda var.Yine U 20 Dünya Kupası öncesi Porto'ya katılan Kolombiyalı Quintero için sadece bonservisinin %50'sine 5 Milyon Euro ödendiğini unutmamak lazım.Bu tip genç oyuncu transferlerini Porto Barcelona Arsenal gibi takımlar yaptığında , onların "scout sistemlerini" övmeyi kendimize borç bilirken , kendi ülkemizden bir takımın böyle bir girişimine "bonservisi çok yüksek yea" gibi söylemlerin samimiyetini yitirdiğini unutmamak lazım.Türk futbolunda 100 Bin Dolar uğruna kaybedilen Franck Ribery'nin acısı hala gönüllerde yerini korurken,Bruma gibi büyük bir yeteneğin Türk futboluna kazandırılıyor olması büyük bir şanstır.En azından vadesi dolmuş yıldızların ligi olan Spor Toto Süper Lig'in marka değerini ve kalitesini arttırmak için bu tarz hamlelere ihtiyacımızın olduğu açıktır.