28 Aralık 2013 Cumartesi

Kayseri Erciyesspor - Galatasaray Maç Yazısı | Daha Yeni Başlamıştık

ROBERTO MANCİNİ'Yİ İÇSELLEŞTİRMEK

Kayseri Erciyesspor'a karşı alınan 3-1'lik galibiyetin mimarı Roberto Mancini ile başlayalım. Galatasaray'a geldiğinde yaşanılan kaos herkesin malumu.Sözleşme imzaladığında Fatih Terim - Ünal Aysal çekişmesinde "masum olan Roberto Mancini" olarak yazmıştım. Burada ki en büyük talihsizliği, Fatih Terim gibi bir efsanenin ardından göreve geliyor olmasıydı. Roberto Mancini'ye olan ön yargılar yavaş yavaş değişmeye başlasa da kendisini yeterince içselleştiremediğimizi düşünüyorum.

Taraftarın Roberto Mancini'yi içselleştirememesinde, 24 Eylül 2013 (öyle şeyler yaşattın ki, uğruna ölmeye değer !) tarihinde yaşanan Fatih Terim ayrılığının taraftarda bıraktığı kırgınlık, "Fatih Terim'e ihanet ediyorum" hissiyatı (ki büyük çoğunluk böyle düşünüyor.), Roberto Mancini'nin göreve gelmesinden sonra takımın aldığı istikrarsız sonuçlar ve Türkiye'de ki taraftar yapısına aykırı olan "cool" tarzının etkisi var.

Galatasaray'ın, 30 Eylül 2013'den (R.Mancini'nin resmen göreve başladığı tarih) bugüne kadar yaşadığı zorlu sürece bakarsak; üç kulvarda yoluna devam eden, her geçen gün başarı grafiğini yükselten, oynadığı futbolla da keyif veren bir takım halini aldığını görüyoruz.Bu başarının arkasında ki isme baktığımızda, bizim "cool" İtalyan'ı görüyoruz.Peki, çok mu zor "cool" İtalyan'ı kabullenmek veya içselleştirmek ? Tabii ki değil ! Sorunun cevabı, bir Fatih Terim vecizesinde saklı."Aslolan Galatasaray !" Sadece bu vecizenin manasına baktığımızda bile sorunun cevabını bulabiliriz.




























DAHA YENİ BAŞLAMIŞTIK !

Galatasaraylı futbolcular, Arena'da kazanılan Kopenhag maçından sonra ilk kez bu kadar keyif aldıkları bir oyun oynadılar.Futbolcuların keyif alması, izleyenlere de keyif verdi.Maçın başlama düdüğüyle beraber yalandan 4-2-3-1 gerçekte 4-2-4 dizilişiyle, Drogba - Sneijder - Burak Yılmaz üçlüsü, sık sık yer değiştirdi.Bu üçlü, K.Erciyesspor savunmasının dengesini sıklıkla bozarken, orta sahada ki Melo - Selçuk ikilisi, defans - forvet bağlantısında istasyon görevi gördü. Melo'nun özellikle ilk yarıda attığı 30 metrelik ters topları, alt yapılarda ders olarak gösterilecek türdendi. Melo'nun kanatlara yolladığı uzun paslar, K.Erciyesspor savunmasının dengesini bozarken; Galatasaray'ın bir çok pozisyon yakalamasını sağladı.

Sezon genelinde hücum organizasyonları ve "Drogba'ya şişirilen toplar" sıklıkla eleştirilmişti. Roberto Mancini bu durumu K.Erciyesspor maçında çözmüşe benziyor. Bunun en güzel örneği, Hakan Balta'nın verkaçlarla ceza sahasında bulduğu pozisyondur.(Hakan Balta en son ceza sahasına girdiğinde,ligin 1.haftasında rakip Gaziantepspor'du.) K.Erciyesspor maçında sıklıkla gördüğümüz verkaçlar maçın en güzel görüntüleriydi. Galatasaray'da Hakan Balta,Sabri ve Chedjou'nun verkaçlarla pozisyona girmesi; hücum organizasyonu açısından Galatasaray'a çeşitlilik sağladı.Galatasaray, hücum organizasyonlarını çeşitlendirdiğinde daha rahat pozisyona girip, daha fazla keyif verecektir.



Galatasaray'da iki seneden beri, sürekliliği yüksek bir kanat oyuncusunun bulunamayışı, oynanan futbolun merkeze yığılmasına neden oluyordu.Amrabat transferi bu sorunu çözmek için yapılmış fakat istenilen katkı alınamamıştı.Sezon başı 12 milyon Euro bonservis bedeli ile alınan Bruma, yabancı kontenjanından dolayı kadroda yer bulamıyordu. Roberto ManciniK.Erciyes karşısında Ebuoe ve Riera'yı tribüne göndererek Bruma'ya ilk 11'de şans verdi. Genç yıldızın 4-2-4 'ün sağ kanadında bu şansı iyi değerlendirdiğini söyleyebiliriz.Burak Yılmaz'a yaptığı orta, asist olarak hanesine yazıldı.Oynadığı süre boyunca Galatasaray'ın oyun yapısına sağladığı genişlik ve adam eksiltme yeteneği maçın daha rahat kazanılmasında etkili oldu.Oyunun savunma kısmında ise rakip sol bek Ekrem Ekşioğlu'nu takip ederek, kimi zaman da oyuna sokmayarak, takım savunmasına verdiği katkı alınan galibiyette etkiliydi.Yenilen golde,tecrübesizliğinin kurbanı olarak adamını arkaya kaçırdı.Olumlu tarafından bakarsak, pozisyon esnasında Sabri'nin kademesinde olduğunu da görebiliriz.

Galatasaray'ın sümen altı edilen bir diğer sorunu ise önde basan takımlara karşı top çıkarmada zorlanması.Maçın 45 ve 60. dakikaları arasında, K.Erciyessporlu futbolcuların önde yaptığı pres, bir türlü aşılamadı.Oynanan 15 dakikalık bölümde, Selçuk ve Melo'nun top almayışı bu baskının oluşmasına sebep oldu.Akıllardan geçen "3-0'ın getirdiği rahatlık" bahanesi etkili olmuştur ancak defanstan çıkarken kaptırılan toplar önemli maçlarda baş ağrıtabilir.Dikkat etmekte fayda var.

Süper Lig'de iki haftadır sergilenen güzel futbol ve alınan 3 puan moralleri yükseltirken, devrenin bitmesi şanssızlık oldu.Galatasaray adına kötü başlayan sezonun ilk devresi, tazelenen umutlar ve oynanan güzel futbolla sonlanırken; ikinci devre, bıraktığımız yerden devam etmek üzere...

Melo "Kaburga ağrısı beni durdurmaya yetmez,onun üstüne giderim,savaşırım,golümü de atarım"

Wesley Sneijder'in gol vuruşu !


Maç sonu istatistikleri

25 Aralık 2013 Çarşamba

Analiz | Galatasaray Daikin - Rc Cannes Eşleşmesine Dair

Galatasaray Daikin’inDenizbank CEV Şampiyonlar Ligi Playoff ilk turundaki rakibi Fransa’nın güçlü ve istikrarlı temsilcisi RC Cannes oldu.

RC Cannes takımını mercek altına almadan önce; bir voleybol sever olarak, Denizbank CEV Şampiyonlar Ligi’nde ki diğer temsilcilerimiz Vakıfbank ve Eczacıbaşı’nın da playoff ilk karşılaşmalarına grup birincisi olarak katılacağını belirtelim.Böylesine güçlü olduğumuz bir spor dalı olan voleybolun, ülkemizde daha iyi yerlere gelmesi, en büyük dileklerimden bir tanesidir.



RC Cannes’a gelecek olursak, Denizbank CEV Şampiyonlar Ligi’nde yıllardır ortalama bir bütçe ile final four kovalayan ve istikrarlı bir şekilde önemli başarılara imza atan bir ekip.Bu sene takım içerisinde birkaç sorun yaşasalar da yine playoff’un ilk turuna Eczacıbaşı’nın ardından grupta ikinci olarak adlarını yazdırmayı başardılar.Bu sezon Fransa Pro A’da, sadece 1 set kaybederek 11’de 11’le liderliklerini sürdürüyorlar.RC Cannes, Fransa Ligi’ne 1998’den beri ambargo koymuş durumda.

RC Cannes’in kadrosunda,yaşlanmasına rağmen dünyanın en iyi orta oyuncularından olan Victoria Ravva, Sırbistan Milli Takımı’nın önemli orta oyuncularından biri olan Milena Rasic,yine Sırbistan Milli Takımı’nın pasörlerinden Ana Antonijevic,İtalyan pasör çaprazı Nadia Centoni,tecrübeli Bulgar smaçör Eva Yaneva ve Almanya Milli Takımı’nın orta oyuncularından Corina Ssuschke gibi oyuncular bulunuyor.RC Cannes takımının antrenörlüğünü Çinli Yan Fang yapmaktadır.





Grup aşamasında iki mağlubiyetini de Eczacıbaşı’ndan alan RC Cannes’ın, en büyük sorunu servis karşılamada.İyi manşet aldıklarında,orta oyuncularını devreye iyi sokan bir pasöre ve hızlı toplara hem tek ayakta hem de ortadan çok iyi hücum edebilen orta oyunculara sahipler.Aynı zamanda defalarca İtalya Milli Takımı formasını giyen ve geçmişte de Türk takımlarına karşı oynarken, skorer oyunuyla dikkat çeken pasör çaprazı Nadia Centoni takımının en büyük kozlarından.Ayrıca takım halinde blokta da iyi yerleşebilen RC Cannes’ın, bu sene eskisi kadar güçlü bir oyun ortaya koyamasa da; özellikle kendi evinde seyircisi ile bütünleşebilen, tecrübeli bir takım olduğunu unutmamak gerekir.

Galatasaray Daikin’e gelecek olursak, zaman zaman manşet sıkıntısı yaşasak da güçlü hücum silahları olan bir takım olduğumuz unutulmamalıdır.Kağıt üzerinde daha güçlü bir kadroya sahip olan Galatasaray Daikin, manşette belli bir seviyenin altına düşmezse; bu iki karşılaşmadan da galip ayrılacaktır.



Geçen sezondan beri rakip takımların en büyük hedefi, Neriman Özsoy’u manşette yıpratarak, hücumda ki etkinliğini azaltmak. Neriman Özsoy servis karşılamada sorun yaşasa da defanstan çıkardığı toplarla ya da kritik yerlerde yaptığı bloklarla oyunun içinde kalmayı başarıyor.

RC Cannes maçlarında, Lo Bianco’nun hücumda özellikle Montano’yu yüksek toplarla kullanması ya da Japon yıldızımız Saori Kimura ile hızlı oynayarak onu devreye sokması çok önemli. Sezon başı transferinden sonra kafamda soru işaretleri bırakan ancak geldiği günden bu yana hemen hemen her maç kusursuz performansıyla göz dolduran Stefana Veljkovic’in de, ortadan hızlı toplarla devrede olması turu geçebilmemiz için büyük önem taşıyor.Yıllarca İtalya Milli Takımı ve Bergamo takımında,orta oyuncularını aktif olarak kullanan bir pasör olan Lo Bianco’nun, gelen iyi manşetler sonucunda doğru oyunu kuracağından şüphem yok.Zaman zaman manşette sorun yaşasa da, kırılma anlarında yaptığı kritik defanslarla takımımıza nefes aldıran liberomuz Nihan, RC Cannes serisinde özellikle servis karşılamada daha dikkatli olması gerekiyor.


Takım halinde iyi servis atan ve sezon boyunca bir çok maçta 2-0’dan geri dönüşleriyle adından söz ettiren Galatasaray Daikin,oynanacak bu iki maçta da gerekeni yapıp bir üst tura ismini yazdıracaktır. Tur atlamaları durumunda da rakibinin diğer playoff mücadelesinden galip çıkması muhtemel Vakıfbank olacağını da hatırlatmadan geçmemek gerekir.Olası bir eşleşmede, her koşulda Türk voleybolu kazanacaktır. Ancak temennimiz, "Dişi Aslanlarımızın" bir üst tura adını yazdırması ve Rabita Bakü tarafından düzenlenecek olan Final Four organizasyonunda ülkemizi temsil etmesidir.

22 Aralık 2013 Pazar

Galatasaray - Trabzonspor Maç Yazısı | Kaldı 8 !

Galatasaray, Süper Lig'in 16.haftasında konuk ettiği Trabzonspor'u 2-1 ile geçmeyi başardı. Gençlerbirliği maçı sonrasında her maçımızın final olduğunu belirtmiştik.Maçın ehemmiyetinin yanında Fenerbahçe'nin K.Karabük'e yenilmesi ile puan farkını 8'e indirme şansı da doğmuştu.

TT Arena'nın yollarına koyulduğumuzda bir derbiden daha fazlası olacağı herkesin malumuydu.TT Arena demişken stat çatısına monte edilen ısıtıcılara doğalgaz bağlantısı hafta içerisinde tamamlanmıştı.İlk kez Trabzonspor maçında çalıştırıldı. Ali Sami Yen'in eski açık tribününden yetişmiş birisi olarak söylemem gerekiyor ki; medeniyete "merhaba" dedik.Stadın içerisine girince insanın yüzüne bir sıcaklık vuruyor ki sormayın gitsin.Yönetime bu konuda teşekkür etmek gerekiyor.Bazı konularda geç de olsa güzel adımlar atılıyor.Bu da onlardan bir tanesiydi.

TT Arena'nın çatısında ki ısıtıcılar.


Balıkesirspor ile hafta ortası oynanan Türkiye Kupası maçında 4-2-3-1 formasyonunu izlemiştik.Bu maçta ise 4-4-2'nin baklava şeklinde olan versiyonu ile sahadaydık.3-5-2' nin çok fazla sürmeyeceği kadro yapısı itibariyle Gençlerbirliği maçında görülmüştü. Gençlerbirliği maçında 35.dakikada Hakan Balta'nın oyundan çıkmasıyla tekrar 4'lü savunmaya geçiş olmuştu.O günden bugüne Galatasaray'ı 4'lü savunma ile izliyoruz.

MANCİNİ'NİN ARTILARI VE İLK YARI SENDROMU !

Roberto Mancini'nin geldiği günden beri taktiksel arayışı devam ediyor.Halen net bir sistemden veya ezbere sayılabilecek ilk 11'den söz edemiyoruz.Ancak takımı tanıma sürecini atlattığını söyleyebiliriz.Artıları arasına takımın fiziksel dayanıklılığına ve maç içerisinde ki devamlılığa kattıklarını söylemeliyiz.Takımın yerlerde gezinen kondisyonuna Ivan Carminati ile beraber olumlu etkisini de bu artılara ekleyebiliriz.Yine oyun içinde ki müdahaleleri ilk başta görenleri şaşırtsa da, olumlu sonuçlar doğuruyor.Oyunu çok iyi okuduğunu da söylememiz gerekli. Kasımpaşa maçının ikinci yarısında Sabri'nin sol beke geçip,Emre Çolak'ın sağ açık pozisyonuna geçmesiyle ilk yarıda sahada olmayan Galatasaray, ikinci yarıda galibiyeti kaçıran taraf olmuştu. Yine Gençlerbirliği maçında Hakan Balta - Burak Yılmaz değişikliği, ikinci yarıda farklı bir Galatasaray'ı izlememizi sağlamıştı.Bu iki maçında ortak özelliği,Galatasaray'ın ilk yarıları çok kötü oynayıp,ikinci yarılarda kendi kimliğini bulmasıydı.Bu aşamada Galatasaray'ın senelerdir süre gelen ilk yarılarda oyunu kopartma mantalitesi farklılık gösteriyor.Roberto Mancini döneminde ilk yarılarda istenilen performansı tam olarak göremesek de ikinci yarılarda "Mancini ayarı" etkili oluyor.Galatasaray,ilk devre sorununu da çözerse 90 dakika işleyen makine düzenine geçiş yapacaktır.

İLK 30 DAKİKA

Trabzonspor maçının ilk yarısına yine çok kötü başladık.Savunmada Gökhan Zan tarafından yapılan pas ve hamle hataları, ileride Drogba'nın top tutamaması, Sneijder'in paslarının adrese ulaşmaması, Yekta'nın gereksiz top kayıpları vs. tüm bunların yarım saat içerisinde gerçekleşmesi tribünlerde ki homurdanmaları yükseltti. İlk yarının bitimine 10 dakika kala, gerçek kimliğimize döndük.Bunda pas hatalarını azaltıp, dönen topları Selçuk-Yekta ve Melo ile kazanmamız etkili oldu.Böylece oyunu Trabzonspor sahasına yıkmayı başardık.Trabzonspor'un başarılı kalecisi Onur Kıvrak, Sneijder ve Selçuk İnan'a geçit vermezken, ikinci yarının nasıl geçeceğinin habercisiydi...

Phill Thomas'ın Liverpool maçı sonrası Onur Kıvrak için yazdığı yazı !
Galatasaray - Trabzonspor maçının ikinci yarısı mücadele ve oyun anlamında taraflı tarafsız herkesi tatmin etmiştir. Özellikle kalecilerin performansı yıllarca hatırlanacak türdendi.Önce "can" diyerek, Muslera'dan başlayalım.59. dakikada Henrique'nin kafa vuruşunu çıkarttığında,  kafamda golü yediğim için ofsayt ümidiyle yan hakeme bakıyordum. Yanımda ki arkadaşım pozisyonu kurtardığını söyleyince olaya uyandım...Kesinlikle 59. dakika maçın kırılma anıydı ! Hem oyun hem de tribün olarak düşmeye başlamıştık.Ne yapsak Onur Kıvrak'ı geçemediğimiz için Henrique'nin vuruşunun Muslera tarafından kurtarılması Galatasaray'ı tekrardan şaha kaldırdı. Devamında ise Burak Yılmaz'ın ilk golü geldi. 1-0'dan sonra oyunu bir türlü kontrol atına alamayınca, Riera'nın hamle hatası ve Olcan Adın'ın golüyle skor 1-1 oldu.Skorun eşitlenmesi kafalara "acaba" sorusunu getirse de Burak Yılmaz tekrar sahne aldı ve skoru 2-1'e getirdi.

Taklitlerimizden sakının !
WESLEY SNEİJDER - ONUR KIVRAK ÇARPIŞMASI

Galatasaray için maçın yıldızı Wesley Sneijder'di. Oyunda kaldığı süre boyunca çok istekliydi.İkinci yarı da sol kanatta muhteşem işlere imza attı.Sol kanattan içeri girip sağ ayağıyla kaleye gönderdiği füzeler Onur Kıvrak'a takıldı.Kalede Onur Kıvrak olmasa 3 tane jeneriklik golü vardı. İkinci yarıda Wesley Sneijder'in şutunu Onur Kıvrak 90'dan çıkarttığında,Galatasaray taraftarı Onur'u da alkışlamaktan kendini alamadı. Gerçekten futbolun güzelliği burada saklı...

HER YER RÜŞVET,HER YER YOLSUZLUK

Bir haftadır Türkiye'de yaşanılan rüşvet skandalı, Galatasaray tribünlerinde de ses buldu. Seramoni esnasında ve 34.dakikada başlayan "her yer rüşvet,her yer yolsuzluk" sloganlarına "neyleyim kutumda ki milyon doları,sen şampiyon olmayınca" bestesi de eklendi.Tribünlerden yükselen bu tezahüratlara yuhalamalar ve ıslıklar eşlik etse de ; Galatasaray taraftarı yaşananlara tepkisini göstermiştir.

Maçta ki olumsuz iki noktaya da değinelim.İlki Gustavo Colman'ın, Albert Riera'ya attığı tokat ve gördüğü kırmızı kart, güzel geceye gölge düşürdü.İkinci not ise, rakip 10 kişi kaldıktan sonra Galatasaray'ın laubali oyunuydu.Trabzonspor maçının son dakikalarını daha ciddi oynayarak maçı tamamlamak gerekliydi.Galatasaray'ın bu saatten sonra ihmale ve puan kaybına tahammülü yok. Yinelemekte fayda var " bize her maç final ! " Herşeye rağmen, maç öncesi 11 olan puan farkını 8'e indirerek ilk yarının son haftasına moralli girdik.Her maçın final olduğunu unutmadan "kaldı 8" diyoruz.

Galatasaray - Trabzonspor istatistikleri 
İlla ki kazanır doğruluk,sizindir hakettiğiniz şampiyonluk !

17 Aralık 2013 Salı

Galatasaray Daikin - Prosecco Doc-Imoco Maç Yazısı | "Filenin Dişi Aslanları"

GRUP LİDERİYİZ !

Dişi Aslanlar, İtalyan ekibi İmoco Conegliano ile grup liderliği için çıktığı maçta, 2-0 geriye düşmesine rağmen rakibini 3-2 mağlup etmeyi başardı.Grup liderini belirleyecek bu önemli maçta setler 24-26, 23-25, 25-19, 25-15 ve 15-3 ile sonuçlanırken;Galatasaray Daikin taraftarına güzel bir galibiyet hediye etti.

Voleybolcularımız, tıpkı İtalya'da oynanan ilk maçta olduğu gibi, ilk iki seti rakibi karşısında kaybetse de; üçüncü setten itibaren iyi servislerle oyuna tutunmayı başardı.Blokta da iyi yerleşen oyuncularımız, avantaj toplarını da değerlendirince maçın son üç setini zorlanmadan alarak maçı kazandı.





İtalyan ekibi İmoco Conegliano, maçın ilk iki setinde iyi servis atıp, zaman zaman yıldız oyuncumuz Neriman Özsoy'u servislerle oyundan düşürmeye çalışsa da, Neriman Özsoy gerekli cevabı "Başbakan" lakabıyla verdi. Galatasaray'da maçın ve takımın en skorer ismi 29 sayı ile Kolombiyalı pasör çaprazı Montano olurken;onu 17 sayı ile Neriman Özsoy,16 sayı ile Stefana Veljkovic ve 12 sayı ile Japon yıldız Saori Kimura takip etti.

Denizbank Kadınlar CEV Şampiyonlar Ligi'nde oynanan altı maç sonunda,turnuvada ki oyuncularımızın istatistikleri;

-Denizbank Kadınlar CEV Şampiyonlar Ligi'nde En Skorer Oyuncularımız 

*2. Madelaynne Montano - 147 sayı 

*11. Neriman Özsoy - 95 sayı 
*24. Stefana Veljkovic - 79 sayı

-Denizbank Kadınlar CEV Şampiyonlar Ligi'nde En Fazla Blok Yapan Oyuncumuz

*3. Stefana Veljkovic - 21 blok

-Denizbank Kadınlar CEV Şampiyonlar Ligi'nde En İyi Servis Karşılayan Oyuncularımız

*11. Nihan Güneyligil - %35,83
*17. Neriman Özsoy - %31,84 

-Denizbank Kadınlar CEV Şampiyonlar Ligi'nde En İyi Servis Atan Oyuncularımız

*3. Stefana Veljkovic - 14 Ace
*12. Eleonora Lo Bianco - 10 Ace
*15. Saori Kimura - 9 Ace 

-Denizbank Kadınlar CEV Şampiyonlar Ligi'nde En İyi Pasör

*12. Eleonora Lo Bianco - %34,80 

-Denizbank Kadınlar CEV Şampiyonlar Ligi'nde En İyi Smaçör

*2. Madelaynne Montano - 130 smaç sayısı
*12. Neriman Özsoy - 81 smaç sayısı

(*) Turnuvada ki sıralaması.





Final Four’un oynanacağı şehir Cev tarafından ilerleyen günlerde açıklanacaktır.Bayan voleybolcularımız, Playoff maçlarıyla Final Four yoluna devam edecekler.

Galatasaray Daikin’in yer aldığı E grubunda oynanan altıncı haftanın sonunda, alınan sonuçlar ve puan durumu şu şekilde;

Denizbank CEV Şampiyonlar Ligi E Grubu 6.Hafta Sonuçları

Galatasaray Daikin 3 - 2 İmoco Conegliano
Unendo Yamamay 3 - 0 Azeryol Bakü



Pool E

Pts.
Matches
WS
LS
Galatasaray Daikin ISTANBUL
14
6
17
8
Prosecco Doc-Imoco CONEGLIANO
11
6
15
11
Azeryol BAKU
7
6
11
15
Unendo Yamamay BUSTO ARSIZIO
4
6
6
15



15 Aralık 2013 Pazar

Gençlerbirliği - Galatasaray Maç Yazısı | Bize Her Maç Final

BİZE HER MAÇ FİNAL 

Gençlerbirliği maçı, kafa olarak hiç hazır olmadığımız, facia gibi ilk yarı oynayıp,ikinci yarı biraz kımıldanıp 1-1 ile İstanbul'a döndüğümüz bir maç oldu.Futbolcuların maç seçme huyu, geçen yıldan beri süregelen bir alışkanlık. Juventus gibi bir devi yenip,Süper Lig'de kazanılacak bir galibiyet ile rüzgarı arkana alma fırsatını tepmek, kabul edilebilir bir sonuç değil ! Özellikle her koşulda yanında olan taraftarlar için, Gençlerbirliği maçının kazanılması gerekiyordu. Bu sezon oynanan 8 deplasman maçında 4.beraberliğini alan Galatasaray, ligin geri kalan haftalarında puan kaybetme lüksünü de ortadan kaldırdı.Şuanda lider ile olan puan farkı 11 ve bu haftadan sonra her maç final !

Sezon başı Muslera'yı yedeklemesi için kaleci adayları arasında yer alan Ramazan KöseGençlerbirliği - Galatasaray maçının kahramanı oldu.21 Nisan 2013 tarihinde Ankara'da oynanan Gençlerbirliği - Fenerbahçe maçında muhteşem bir performans sergileyen Ramazan KöseGalatasaray'ın şampiyonluğa bir adım daha yaklaşmasını sağlamıştı.Bu sezon ise Galatasaray'ın zirveden biraz daha uzaklaşmasında etkili oldu. Ramazan'ın ismi Galatasaray ile anılırken; bir çok kişi transferine karşı çıkmıştı. Ramazan Köse sezon başı transfer edilmiş olsaydı; Muslera'nın sakatlığında, Galatasaray kalesi için çıkan tartışmalara gerek kalmayacaktı. Her seferinde sezon başı kadro yapılanmasında ki yanlışlıklara dem vuruyoruz.Maalesef her hafta önümüze çıkan bir gerçek...


SÜPER LİG'E "ANGARYA" BAKIŞI

Juventus maçı sonrası fiziksel yorgunluk kabul edilebilecek bir sebeptir.Ancak maçın başında ki isteksiz ve ruhsuz futbolun açıklaması yorgunluk olmamalı.Yorgun olan takım maç boyunca 110 km koşamaz.Sezon başından beri fiziksel direncimizin arttığı ve koşu tempomuzun da yükseldiği bir gerçek.Yeterli mi ? Tabii ki değil. Sadece koşu mesafesi ile değerlendirmek de doğru bir tespit olmayacak.Üzülerek belirtmek gerekiyor ki takımda ki birçok futbolcu, Süper Lig'i angarya olarak görmeye başlamış.İlerleyen haftalarda olası bir puan kaybı, "lige havlu atmak" anlamına gelecek. Bu durumda "mental" açıdan sağlam kalmak ve ligi sonuna kadar kovalamak çok önemli.Suyun karşı yakasında ki takım,15 haftada sadece 4 maçını son dakikada bulduğu gollerle kazandı.8 puanlık fark tamamen buradan doğuyor.Galatasaray'ın ise çok iyi oynayıp berabere kaldığı Antalya ve Ç.Rizespor maçları,Eskişehir karşısında Felipe Melo'nun altı pastan dışarı attığı kafa vuruşuyla kaybedilen iki puan; ayrıca Kasımpaşa ve Gençlerbirliği maçlarının ikinci yarılarında kaçırılan pozisyonlarla bırakılan 4 puan, arada ki farkı oluşturuyor. Alınan beraberlikler, kazanma alışkanlığına da sekte vururken; suyun karşı yakasında ki ekibe moral olarak geri dönüyor.

YEDİĞİNDEN FAZLA ATABİLMEK !

Galatasaray,şampiyon olarak tamamladığı 2012-2013 sezonunda da gereksiz puan kayıpları yaşıyordu. Şampiyonlar Ligi bunda en başlıca etkendi. "Cuma sendromu" geçtiğimiz yıl baş gösteren ve puan kayıplarına yol açan hastalıktı. İlginç bir istatistikle devam edelim.Galatasaray 2012-2013 sezonu 15.hafta itibariyle 8 galibiyet, 5 beraberlik ve 2 mağlubiyet alarak 29 puanla liderdi. İkinci olan Fenerbahçe'nin 27 puanda olduğunu da ekleyelim.Galatasaray yine geçtiğimiz sezon 15. hafta sonunda,  32 gol atmış ve kalesinde 19 gol görmüştü.Bu sezon ise 23 gol atıp kalesinde 15 gol görmüş durumda.Gol yollarında ciddi bir sıkıntı olduğu açık.Sürekli bir şekilde yediğimiz gollerden bahsederken; gol yollarında ki formsuzluk puan kayıplarının asıl sebebi.Özellikle Gençlerbirliği maçının ikinci yarısında kaçırılan pozisyonlar iki puanı Ankara'da bırakmamıza neden oldu.Genele bakarsak, geçen yıla göre 1 galibiyet az almış Galatasaray ile karşı karşıyayız. Arada ki farkın doğduğu nokta ise geçtiğimiz yıl Fenerbahçe'nin Avrupa'da mücadele ediyor olması ve Galatasaray'ın puan kaybettiği haftalarda Fenerbahçe'nin de puan kaybetmesiydi. Şuanda 3 kulvarda mücadele eden Galatasaray'a karşı sadece Süper Lig'i kovalayan Fenerbahçe'nin rakip olarak varoluşudur.Gelecek günlerde neler olacağı bilinmez ancak Süper Lig'de devre arasına kadar 2 final maçımızın olduğu kesin.

2012-2013 Sezonu 15.Hafta Puan Sıralaması

2013-2014 Sezonu 15.Hafta Puan Sıralaması


11 Aralık 2013 Çarşamba

Galatasaray - Juventus Maç Yazısı | Güneş Ufuktan Şimdi Doğar !


Güneş Ufuktan Şimdi Doğar 

Galatasaray,Şampiyonlar Ligi 6. haftasında konuk ettiği Juventus'u 1-0'la geçerek adını ikinci tura yazdırdı.Geçmişe dönüp bakıldığında, Galatasaray - Juventus maçlarının pek normal geçmediği bilinir.En son yazımda 1998'e değinmiştim.2003 yılında ki karşılaşma ise Hsbc'ye yapılan bombalı saldırı sebebiyle Almanya'ya taşınmıştı.İki maçı da yaşayanlar bilir ki Juventus maçları tam bir baş belasıdır.Yıl: 2013 değişen bir şey yok.Grubun kader maçı, hava muhalefeti nedeniyle iki günde tamamlandı.Final niteliğinde ki Juventus maçını kazanarak, geçmişten kalan hesapları gördük.Juventus'u Avrupa Ligi'ne gönderirken;Galatasaray ise Şampiyonlar Ligi'nde yoluna devam ediyor. Sene başından beri yaşanan mental sorunları bu maçla beraber geçmişte bıraktık.Gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz ki "güneş ufuktan şimdi doğar."

Roberto Mancini içinde ayrı bir parantez açalım.Geldiği günden beri "üvey evlat" muamelesi gördü.Artık, "Sezar'ın hakkını Sezar'a teslim etmek" lazım. Roberto Mancini'ye futbolcuların fiziksel dayanıklılığına kattıkları için teşekkür ederiz.Galatasaray,ayakta durmanın bile zor olduğu zeminde, Juventus gibi fiziksel seviyesi üst düzey bir rakibe karşı boyun eğmeyerek büyük iş başardı.Koşu mesafelerinde ise gözle görülür bir artışın olduğunu söylemeliyiz. Ayrıca Juventus maçında ki "taktiksel disiplin" maçın kilit noktasıydı.Galatasaray, 90 dakikayı çok akıllı oynadı..En güzel notla bu kısmı bitirelim. Galatasaray, 2 maçtır gol yemiyor !

"Yen" dedi...

Daha doğduğunda Ali Sami Yen diye fısıldadı kulağına o "ses" adını...
Bir babanın çocuğuna vasiyeti gibi,
Ali Sami Yen dedi...
Sami Yen dedi...
Yen dedi...
Yen dedi yendin...
Yendin bu alemde yenilecek ne varsa birer birer...
Önce ümitsizliğimizi yendin...
"Galatasaray'ın olduğu yerde umut hep vardır" diyerek yendin...

"Ali Kırca'nın Ali Sami Yen'e veda mektubundan alıntıdır."

2 Aralık 1998'in rövanşında "sözde esas oğlan,özde büyük şikeci" Juventus'u yendin.
Sağlığına kavuşmak için desteğe ihtiyacı olan Ozan Bulduk ( #15AralıktaOzanİcinHannoverdeyiz ) ve ilik bekleyen tüm kardeşlerimiz için yendin.
70'li yaşlarına rağmen hala armanın peşinde olan Mustafa Amca ve armanın peşinde olan tüm büyüklerimiz için yendin.
İşten kovulma pahasına, saat 15:00'de yanında olan emekçi taraftarların için yendin.
Biriktirdiği harçlıklarla, armanın peşinde kilometrelerce yol gelen Sezer ve tüm öğrenciler için yendin.
Aylar sonra ait oldukları yere geri dönen, tüm tribün emekçileri için yendin.
15 sene önce üzüntüden ağlayan çocuklar için yendin.
Galibiyetin haricinde hiçbir sonucu aklından geçirmeyen ve zorlu hava koşullarında yanında olan taraftarların için yendin.
6-1 biten Real Madrid maçından sonra, sana olan inancını hiçbir zaman kaybetmeyen " Büyük Galatasaray Taraftarı " için yendin.
Ruhu sahada olan,"Taçsız Kral" Metin Oktay için yendin.
"Galatasaray bir his takımıdır" diyen Baba Gündüz için yendin.
"Futbol borsada değil arsada güzeldir" diyen Metin Kurt için yendin.
Yakın zamanda kaybettiğimiz Nelson Mandela için yendin.( Thank You Madiba ! )
"Allllaaahımmmmmm goooooollll" diye bağıran Ercan Taner için yendin.

ve ayrıca...


Uefa Kupası'na gitmeyi dile getirebilen yöneticilerini yendin.
Geçen sene ki başarılarını küçümseyip "kolay gruptu" diyenleri yendin.
Seni kaosa sürüklemek için hazırda bekleyen, medyada ki akbabaları yendin.
Şikenin üzerini örten gafilleri yendin.
Başarılarını engellemek için herşeyi yapan TFF'yi yendin. 
"Galatasaray finalleri kaybetmez" dediğimizde, bize inanmayanları yendin.
Avrupa'da ki rakiplerinin bayraklarını, kendi statlarında dalgalandıranları yendin.
Juventus'u otelden uğurlamaya giden, kendini bilmezleri yendin.
"Galatasaray gruptan çıksın, dansöz kıyafeti giyerim" diyenleri yendin.
"Handikap olur" diyenleri , Juventus'a "kardeşim" çekenleri, renkten renge giren bukalemunları yendin.

Yendin işte.



8 Aralık 2013 Pazar

2 Aralık 1998'de Yaşananlar ...

2 Aralık 1998 tarihinde yaşananlara dair...

O sezon Şampiyonlar Ligi'nde B grubundayız.Grupta, Galatasaray haricinde Rosenborg, Athletic Bilbao ve 1.torbadan gelen sözde "esas oğlanJuventus var. Dönemin Şampiyonlar Ligi formatına göre, sadece grubu ilk sırada bitiren takım çeyrek finale çıkıyor;sıralamada ise gol averajına bakılıyordu.

1998-99 ŞAMPİYONLAR LİGİ B GRUBU


Fatih Terim'le iki senede Lig şampiyonluğunu kazanan Galatasaray, bunlarla yetinmiyordu .Kuruluş amacına uygun olarak "Türk olmayan takımları yenmek" için büyük bir iştahla çıktı Avrupa arenasına...İlk rakip esas oğlandı! Kameralar Stadio Delle Alpi'de iken ben daha 10 yaşında bir çocuktum.Çoğu kimsenin şans tanımadığı Galatasaray, 2-2 ile İtalya'dan İstanbul'a döndü.Akıllarda Ümit Davala'nın gol sonrası sevinci kalmıştı.Avrupa'ya "ayağınızı denk alın!" mesajını vermiştik.Yetmezdi tabi ki. Yetmemeliydi...Sırada o dönem İspanya'da "çılgın atan takım" Athletic Bilbao vardı.Kadrolarında herkesin hatırlayacağı Urzaiz , Joseba Etxeberria ve Santiago Ezquerro gibi isimler bulunuyordu. Maç başladı 15. dakikada Okan'la golü bulduk.Daha golü babama anlatamadan, Urzaiz yapıştırdı bir tane. Skor 1-1 oldu. Bizimkiler yükleniyor Bask Bölgesi direniyordu. Dualarla 90.dakikaya girdik.90+1'de "El Comandante Hagi" sahneye çıktı. "Hançer görünümlü güdümlü  füze" ile Bask'ın "amatör ruhlu çocuklarını" evlerine eli boş yolladı.Bize de, üzerinden seneler geçmesine rağmen unutulmayan o golü armağan etti...Grubun 3.maçı Rosenborg ile Norveç'te idi. Maçı 3-0 kaybettik.Vedat kırmızı görmüş, takımı 10 kişi bırakmıştı.1-0 mağlup girdiğimiz son dakikalarda 2 dakikada 2 gol yemiştik.Moraller bozuk İstanbul'a döndük.Oysa Juventus ve Athletic Bilbao maçları "bu maçı rahat alırız" hissiyatı veriyordu.Elin Norveçlisinden 3 yemek bize koymuştu .Tabi ki altta kalmadık."Bize 3 atana, bizde 3 atarız" dedik ve Hakan Şükür'ün 2,Arif'in 1 golüyle "Norveç'e selam, B grubuna devam" dedik.Grupta oynanan 4 maç sonunda 7 puanla lider olarak Juventus maçını beklemeye başladık.

FUTBOLUN İÇİNDE Kİ SİYASET 

Buraya kadar sadece futbol vardı.4 haftada sadece oynadığımız güzel futbol,alınan başarılı sonuçlar, Avrupa'yı dize getiren bir Galatasaray izledik.Galatasaray-Juventus maçı öncesi öyle şeyler yaşanmaya başladı ki ülkenin üzerini siyaset bulutları kapladı.Abdullah Öcalan'ın İtalya'da olduğuna dair haberler çıkmış, iki ülke karşı karşıya gelmişti. Türkiye'de yaşayan genç-yaşlı herkes, haberlerde bu durumu izliyor, iki ülkenin birbirine yaptığı salvolara şahit oluyordu. Galatasaray maçına kadar grupta galibiyeti bulunmayan Juventus,  sözde "esas oğlan" olarak bu gergin ortamda Türkiye'ye gelmek istemediğini iletti. (Bu maçın Türkiye'de oynanmaması için resmen 40 takla attılar) İtalyanların Uefa'da ki lobisi, kendilerini destekleyerek maçı 1 hafta erteletti. Türkiye'de gergin olan ortam bu kararla daha da gerildi. Juventus'lu futbolcuların maç öncesi yaptığı yorumlarda (Zidane'ın "İstanbul'a ancak cesedim gider" açıklaması) buna eklenince grubun 5.maçı yalnızca bir spor müsabakası değildi artık...İki ülkenin çimler üzerinde ki savaşı halini aldı.Top,tüfek,tank yoktu...Futbolcular asker,futbol topu ve kalelerde silah olmuştu.Türkiye'de maç beklenirken basın yoluyla tarihin en büyük gazlamalarından biri yapılıyordu.Halk resmen savaşa hazırlanıyordu.Galatasaray taraftarının yanında diğer takım taraftarları da Galatasaray için tek yürek olmuştu.Artık renk ayrımı yoktu.Juventus maçı, "milli mesele" haline gelmişti.



MAÇ BAŞLADI...

2 Aralık sabahı uyanıp okula gittiğimde maçın havası bütün sınıfı kaplamıştı(bir sınıfta 60 öğrencinin olduğu zamanlar).Bütün sınıfa ders aralarında "cimbombom" diye bağırtıyorum.Bahçede arkadaşımla beraber bildiğimiz marşları söyleyerek dolaşıyoruz.Bir an önce akşam olmalıydı.İtalyanlarla görülecek hesabımız vardı.Buraya kadar herkesin unuttuğu bir durumda Galatasaray'ın bu maçı kazanması halinde gruptan çıkacağıydı. Kimse bunu düşünmüyordu.Akıllarda gruptan çıkmak yoktu.Hedefte İtalyanlara gereken dersi vermek vardı.Ortamın gerginliği tabiata bile sirayet etmişti.Öyle ki İstanbul'a yağmur/çamur karışımı bir şey yağıyor, hava ise "göt" kesen cinsinden soğuktu.Neyse maç saati geldi.İlk yarı fena oynamadık. Hagi'nin iki frikiğinden başka pozisyon hatırlamıyorum. Birde ilk yarının son dakikalarında verilmeyen penaltımız vardı. Hakem Gilles Veissiere maç boyu rezalet bir yönetim gösterdi.(Amacı gergin ortamı daha da germek olan Fransız Hakem hakkında, maç sonrasında dava bile açılmıştı).İkinci yarıya artan umutlarla girdik ancak Nicola Amoruso'nun iğne deliğinden vurduğu vole hayatı zindan etmeye yetti.Golden sonra yere oturup,sırtı çekyata vermiştim...Nasıl ağladığım hala gözümün önünde.Arada sobada ki ateşe bakıyordum.Dakikalar mum gibi erirken ümitlerde süreyle beraber azalıyordu.Kabul edilmez bir sonuca doğru giderken "kapalı tribün" yakınlarında Arif Erdem'i düşürdüler.Gilles Veissiere maçta ki tek doğru kararını o faulü vermekle yapmıştı.Dakikalar 90+1 'i gösterirken yerde oturup ağlamaya son sürat devam ediyordum.O sırada Fenerbahçeli olan Dayım,"yanıma gel gol atacaksınız" dedi.(Totemle tanıştığım ilk an).Neyse topun başına "El Comandante Hagi" geçti. Yaptı içeriye ortayı "Hugo Suat" vurdu kafayı 90+2'de skoru 1-1'e getirdi.Bütün Türkiye "goooooooollll" diye haykırırken 2 puanı Ali Sami Yen'de bıraktık.Gruptan çıkma ümitlerimizde San Mames'ten alınacak beraberliğe kaldı.



OLMAZSA OLMAZ !

Yarın yine kader maçımıza çıkıyoruz.Rakip yine Juventus.1998'de ki gerginlik olmasa da gruptan çıkabilmemiz için bu maçı kazanmamız gerekiyor.O zamanları hatırlayanlar için, gruptan çıkabilmenin de ötesinde bir maç...Üzüntüden döktüğümüz gözyaşlarının yerini sevinç gözyaşları alsın.15 sene öncesinde gruptan çıkmayı başaramamıştık.Fatih Akyel'in San Mames'te yaptığı hata bize pahalıya patlamıştı.Şimdi 1998'de ki hesapları toptan kapatma fırsatı...Çocukluğumuzda yaşadığımız o soğuk geceyi unutma fırsatı...Ünal Aysal veya Mancini için galibiyet "olmazsa olmaz" değilse de bizim için "olmazsa olmaz".2 Aralık 1998 tarihinde ki çocuk şimdi büyüdü.Bu maçı evde değil yine tribünde,yine takımının yanında izleyecek. O zaman haykıramadıklarını, Selçuk'un kullandığı frikikte Burak Yılmaz'ın vurduğu kafayla haykıracak...

Haydi oğlum göreyim sizi, göreyim sizi !!!

7 Aralık 2013 Cumartesi

Galatasaray - Elazığspor Maç Yazısı | Tanıdık Bir Nefes 3-5-2

Galatasaray, Süper Lig'in 14. haftasında Elazığspor'u Selçuk İnan ve Burak Yılmaz'ın golleriyle 2-0 mağlup etmeyi başardı. Galatasaray, 10 hafta aradan sonra bir Süper Lig maçında gol yemedi.Yine önemli bir not ise ; Galatasaray'ın 90 dakika boyunca 3-5-2 formasyonuyla mücadele etmesiydi.


Galatasaray, geçen sezon Real Madrid deplasmanının ikinci yarısında 3-5-2 ile oyuna başlamış ancak maçı 3-0 kaybetmişti.Bu sezon Sivasspor karşısında, 3-4-3 formasyonuyla maça başlarken, ilk 10 dakikada Sivasspor'un orta saha üstünlüğünü ele geçirmesiyle 4-4-2'ye geri dönüş yapmak zorunda kalmıştı.Sivasspor'a oranla daha zayıf bir ekip olan Elazığspor karşısında 3-5-2 formasyonu için iyi bir sınav oldu. Meşhur 8-0'lık Ankaragücü maçının yaşandığı sezon (1992-1993 sezonu) Kalli Feldkamp'ın meşhur 3-5-2 'si ile 3 kupa kazanılmıştı . Elazığspor karşısında ki Galatasaray'ın, defansta Bülent-Falco Götz-Stumpf'u izleyen nesle güzel bir nostalji yaşattığını söyleyebiliriz.Fatih Terim,1996-1997 sezonunda 3-5-2 ile sezona başlamıştı. Bu formasyon daha sonra çok tercih edilmese de, Skibbe döneminde zaman zaman oynatıldı.Bu döneme ait Ali Sami Yen'de kaybedilen 5-2'lik Kocaelispor maçı hatırlanabilir.

Elazığ karşısında 2-0 ile istenilen sonuç alınsa da 3-5-2 dizilimini oynayabilmek için defans bloğunda ki 3'lü ve günümüz futbolunun olmazsa olmazı "wing back" kavramının önemini tekrardan hatırlatmakta fayda var. Öncelikle defans bloğunda ki 3'lünün birbirini çok iyi tanıması gerekiyor. 3'lünün ortasında oynayan Ceyhun Gülselam burada en kilit role sahip isim. Gerek arkaya seken topları süpürmesi, gerek oyunu defanstan başlatan isim olması gerekse orta sahaya kadar adamını markaj altında tutup kovalaması önemli.Yine Ceyhun'un sağında ve solunda oynayan Gökhan Zan ve Chedjou'nun kanat akınlarında yerlerini kaybetmemeleri,hızlı oyunculara karşı ağır kalmamaları ve kademe oluşturmaları büyük önem taşıyor.Bir çok maçta Ebuoe ve Riera'nın kademelerini kaybettiğine şahit olduğumuz için Gökhan Zan ve Chedjou'nun göstereceği performans çok daha önemli.

Falco-Bülent-Stumpf



Gelelim 3-5-2'nin en önemli mevkisine...İki kanat oyuncusu,yani "wing backler"... Beşiktaş'ın 100.yıl kadrosunu hatırlayanlar Kaan Dobra (Roman Dabrowski) ve İbrahim Üzülmez'i gözlerinin önüne getirebilir. Lucescu 3-5-2'sinde kanatlarda oynayan bu iki oyuncunun da en önemli özelliği devamlılıklarının yanı sıra dayanıklılıklarının da üst düzey oluşudur.Hücum performansları açısından Cafu ve R.Carlos (efsane Brezilya 3-5-2'sinin kilit oyuncuları) etkisi yaratmasa da 70 metrelik alanı tek başına kapatabilmek büyük efor gerektiriyor.Galatasaray'ın bu iki pozisyonu Riera ve Ebuoe gibi dayanıklılığı ve temposu düşük isimlerle doldurması çok zor. Ebuoe maçın belli dönemlerinde bu görevi zaman zaman yerine getirse de Riera'dan aynı performansı beklemek pek akıllıca bir hareket olmayacak.Özellikle büyük maçlarda etkili bir sağ kanat performansına karşı, nasıl yer tutacağı merak uyandırıyor.

Günümüz futbolunda 3-5-2'yi en iyi oynayan ekip olan Juventus üzerinden örneklerle devam edelim. Pirlo, Juventus sisteminde takımın beyni. Attığı 30-40 metrelik ters toplarla oyuna hükmediyor. Galatasaray'da Pirlo'nun mevkisinde Yekta Kurtuluş'u izledik.Tabi ki saha içinde ki görevi Pirlo gibi olmasa da, savunmaya yardım konusunda gayretliydi.Ancak hücuma çıkışlarda aynı etkiyi göremedik. İki yanında oynayan Melo ve Selçuk İnan'ın,Vidal ve Pogba'nın mevkilerini doldurduğunu gözlemledik. Galatasaray bu mevkide Selçuk ve Melo'dan maksimum katkı almaya devam ediyor. Takımı ayakta tutan bu ikili, Juventus maçında muhtemelen yanlarına Sneijder'i de ekleyecektir. Felipe Melo'nun Yekta'nın yerini almasıyla Sneijder ve Selçuk İnan'dan oluşacak orta saha ile hücum anlamında ekstra işler sunabilir.Elazığspor karşısında Drogba ve Burak yine ellerinden geleni yaptılar.Son paslarda ki şanssızlıklar ve Burak Yılmaz'ın ofsayttan kurtulamayışı, farkın açılmasını önledi.Drogba bir çok pozisyonda Elazığ savunmasını "tarumar" ederken,Burak Yılmaz'a da birçok kez boş alan hazırladı.

Roberto Mancini maç sonu açıklamalarında“Sistemden önce sahaya çıkan oyuncuların mantalitesi önemli. Bizim için gol yememek önemliydi ve başardık. Önümüzdeki maçlarda bu sistemle oynar mıyız? Bunu önümüzdeki maçlarda göreceğiz” diyerek önümüzde ki günlerde sistemin tekrardan farklılık gösterebileceğini belirtti. Juventus maçında farklı bir formasyon izleyebiliriz.10 Aralık 2013 tarihinde yeni bir destanla ülkeyi sokağa dökebilmek ümidiyle...

Kenetlenin Başka Galatasaray Yok !

1 Aralık 2013 Pazar

Kasımpaşa - Galatasaray Maç Yazısı | Bana Bir Masal Anlat Baba !

Galatasaray, Süper Lig'in 13. haftasında Kasımpaşa ile 1-1 beraber kaldı.İlk yarıda oynanan ruhsuz futbolu, ikinci yarıda telafi etse de; yakalanan fırsatlar cömertçe harcandı ve 2 puan Recep Tayyip Erdoğan Stadı'nda çimlere gömüldü.

Bir gün önce Fenerbahçe-Beşiktaş maçında 3-3' lük skor ve güzel futbol herkesin beğenisini kazanırken, maçın oynandığı esnada Fenerbahçeli bir arkadaşım bana dönerek " 2 yıl önce ki Galatasaray'ı hatırladın değil mi ? " diye bir sordu. Soruya sadece gülümseyerek cevap verebildim.İki takımda o kadar istekli ve mücadele azmini sahaya yansıtıyordu ki gözümün önüne Engin Baytar'ın bütün maç boyunca pres yapıp, 70. dakikada dalağı şişerek oyunu terk ettiği zamanlar geldi. Sonra "Ulu" Johan Elmander'in sahada ki bütün futbolculardan daha fazla koştuğu, Melo'nun takımı devamlı ileri taşıdığı, savunmada Big Chef'in komutanlığı, sağ bekte Ebuoe'nin rakip sol kanadını otoban yaptığı, Selçuk İnan'ın takımı ayakta tuttuğu zamanları hatırladım. O isimlerin bir kısmı yine kadroda. Yüzlerine baktığımızda o dönemden eser kalmadığını görüyoruz. Psikolojik olarak çöküntü yaşadıkları bariz." Beyin düşünüp emreder, ayaklar uygular" sözünün güzel bir örneğini yaşıyoruz.Kafalar rahat olmadığında ayaklar da çaresiz kalıyor ve bireysel hataların bir türlü önüne geçilemiyor. Geçtiğimiz iki yılda, takımda bulunan 26 futbolcuyu ve 26 farklı karakteri bir arada tutan Fatih Terim, Ali Dürüst ve Abdürrahim Albayrak'ın bu takıma verdikleri en önemli şey, dışarıdan gelen saldırılara karşı oyuncuları koruyor olmalarıydı. Şuanda eksikliğin temel kaynağı burada yatıyor.Yalnızlık hissiyatı, okyanusta kürek çekmeye benziyor...

Kondisyonu, taktiği, defansı, kadro yapılanmasını bir kenara bırakırsak; Galatasaray'ın şuanda ki en önemli sorunu mental problemler. Baba Gündüz'ün zamanında bahsettiği konuda tam olarak bu aslında."Galatasaray bir his takımıdır" diye boşuna söylemiyordu. Galatasaray'da ki motivasyon ve özgüven eksikliği futbolcuları ruhsuzluğa itiyor.



Tüm bunlara medyada ki akbabaların bilinçli faaliyetleri de eklenince, Galatasaray'da ki çöküşün önüne geçilemiyor. Galatasaray her hafta yeni bir kaosla baş başa bırakılıyor. Hafta boyu yazılan yalan haberleri, sadece resmi site aracılığıyla yalanlamaktan başka bir yol üretilemiyor. Bunun altında, bilinçli bir yıldırma politikası ve taraftarlar ile futbolcuları karşı karşıya getirip, Galatasaray'ı 2010-2011 sezonuna döndürme çabası var. Durumu, medyada ki akbabalara gerekli ayarları verecek "Adnan Öztürk" eksikliği olarak da özetleyebiliriz. Medya ayağının haricinde takımda ki yalnızlık ve kimsesizlik halini çözmeden bu sene başarı beklemek hayalcilik. Fatih Terim'in 2011 yılında, Galatasaray'a imza attığı basın toplantısında ifade ettiği bir gerçek vardı. "Florya'yı tekrardan aslan yuvası haline getireceğiz !" Başarının sırrı da bu cümlede yatıyor. Florya'da yüzler gülmeye başladığı zaman tekrardan Galatasaray'ın dirilişini izleyeceğiz. Bende yukarıda bahsettiğim arkadaşıma gerekli cevabı o zaman vereceğim !