8 Aralık 2013 Pazar

2 Aralık 1998'de Yaşananlar ...

2 Aralık 1998 tarihinde yaşananlara dair...

O sezon Şampiyonlar Ligi'nde B grubundayız.Grupta, Galatasaray haricinde Rosenborg, Athletic Bilbao ve 1.torbadan gelen sözde "esas oğlanJuventus var. Dönemin Şampiyonlar Ligi formatına göre, sadece grubu ilk sırada bitiren takım çeyrek finale çıkıyor;sıralamada ise gol averajına bakılıyordu.

1998-99 ŞAMPİYONLAR LİGİ B GRUBU


Fatih Terim'le iki senede Lig şampiyonluğunu kazanan Galatasaray, bunlarla yetinmiyordu .Kuruluş amacına uygun olarak "Türk olmayan takımları yenmek" için büyük bir iştahla çıktı Avrupa arenasına...İlk rakip esas oğlandı! Kameralar Stadio Delle Alpi'de iken ben daha 10 yaşında bir çocuktum.Çoğu kimsenin şans tanımadığı Galatasaray, 2-2 ile İtalya'dan İstanbul'a döndü.Akıllarda Ümit Davala'nın gol sonrası sevinci kalmıştı.Avrupa'ya "ayağınızı denk alın!" mesajını vermiştik.Yetmezdi tabi ki. Yetmemeliydi...Sırada o dönem İspanya'da "çılgın atan takım" Athletic Bilbao vardı.Kadrolarında herkesin hatırlayacağı Urzaiz , Joseba Etxeberria ve Santiago Ezquerro gibi isimler bulunuyordu. Maç başladı 15. dakikada Okan'la golü bulduk.Daha golü babama anlatamadan, Urzaiz yapıştırdı bir tane. Skor 1-1 oldu. Bizimkiler yükleniyor Bask Bölgesi direniyordu. Dualarla 90.dakikaya girdik.90+1'de "El Comandante Hagi" sahneye çıktı. "Hançer görünümlü güdümlü  füze" ile Bask'ın "amatör ruhlu çocuklarını" evlerine eli boş yolladı.Bize de, üzerinden seneler geçmesine rağmen unutulmayan o golü armağan etti...Grubun 3.maçı Rosenborg ile Norveç'te idi. Maçı 3-0 kaybettik.Vedat kırmızı görmüş, takımı 10 kişi bırakmıştı.1-0 mağlup girdiğimiz son dakikalarda 2 dakikada 2 gol yemiştik.Moraller bozuk İstanbul'a döndük.Oysa Juventus ve Athletic Bilbao maçları "bu maçı rahat alırız" hissiyatı veriyordu.Elin Norveçlisinden 3 yemek bize koymuştu .Tabi ki altta kalmadık."Bize 3 atana, bizde 3 atarız" dedik ve Hakan Şükür'ün 2,Arif'in 1 golüyle "Norveç'e selam, B grubuna devam" dedik.Grupta oynanan 4 maç sonunda 7 puanla lider olarak Juventus maçını beklemeye başladık.

FUTBOLUN İÇİNDE Kİ SİYASET 

Buraya kadar sadece futbol vardı.4 haftada sadece oynadığımız güzel futbol,alınan başarılı sonuçlar, Avrupa'yı dize getiren bir Galatasaray izledik.Galatasaray-Juventus maçı öncesi öyle şeyler yaşanmaya başladı ki ülkenin üzerini siyaset bulutları kapladı.Abdullah Öcalan'ın İtalya'da olduğuna dair haberler çıkmış, iki ülke karşı karşıya gelmişti. Türkiye'de yaşayan genç-yaşlı herkes, haberlerde bu durumu izliyor, iki ülkenin birbirine yaptığı salvolara şahit oluyordu. Galatasaray maçına kadar grupta galibiyeti bulunmayan Juventus,  sözde "esas oğlan" olarak bu gergin ortamda Türkiye'ye gelmek istemediğini iletti. (Bu maçın Türkiye'de oynanmaması için resmen 40 takla attılar) İtalyanların Uefa'da ki lobisi, kendilerini destekleyerek maçı 1 hafta erteletti. Türkiye'de gergin olan ortam bu kararla daha da gerildi. Juventus'lu futbolcuların maç öncesi yaptığı yorumlarda (Zidane'ın "İstanbul'a ancak cesedim gider" açıklaması) buna eklenince grubun 5.maçı yalnızca bir spor müsabakası değildi artık...İki ülkenin çimler üzerinde ki savaşı halini aldı.Top,tüfek,tank yoktu...Futbolcular asker,futbol topu ve kalelerde silah olmuştu.Türkiye'de maç beklenirken basın yoluyla tarihin en büyük gazlamalarından biri yapılıyordu.Halk resmen savaşa hazırlanıyordu.Galatasaray taraftarının yanında diğer takım taraftarları da Galatasaray için tek yürek olmuştu.Artık renk ayrımı yoktu.Juventus maçı, "milli mesele" haline gelmişti.



MAÇ BAŞLADI...

2 Aralık sabahı uyanıp okula gittiğimde maçın havası bütün sınıfı kaplamıştı(bir sınıfta 60 öğrencinin olduğu zamanlar).Bütün sınıfa ders aralarında "cimbombom" diye bağırtıyorum.Bahçede arkadaşımla beraber bildiğimiz marşları söyleyerek dolaşıyoruz.Bir an önce akşam olmalıydı.İtalyanlarla görülecek hesabımız vardı.Buraya kadar herkesin unuttuğu bir durumda Galatasaray'ın bu maçı kazanması halinde gruptan çıkacağıydı. Kimse bunu düşünmüyordu.Akıllarda gruptan çıkmak yoktu.Hedefte İtalyanlara gereken dersi vermek vardı.Ortamın gerginliği tabiata bile sirayet etmişti.Öyle ki İstanbul'a yağmur/çamur karışımı bir şey yağıyor, hava ise "göt" kesen cinsinden soğuktu.Neyse maç saati geldi.İlk yarı fena oynamadık. Hagi'nin iki frikiğinden başka pozisyon hatırlamıyorum. Birde ilk yarının son dakikalarında verilmeyen penaltımız vardı. Hakem Gilles Veissiere maç boyu rezalet bir yönetim gösterdi.(Amacı gergin ortamı daha da germek olan Fransız Hakem hakkında, maç sonrasında dava bile açılmıştı).İkinci yarıya artan umutlarla girdik ancak Nicola Amoruso'nun iğne deliğinden vurduğu vole hayatı zindan etmeye yetti.Golden sonra yere oturup,sırtı çekyata vermiştim...Nasıl ağladığım hala gözümün önünde.Arada sobada ki ateşe bakıyordum.Dakikalar mum gibi erirken ümitlerde süreyle beraber azalıyordu.Kabul edilmez bir sonuca doğru giderken "kapalı tribün" yakınlarında Arif Erdem'i düşürdüler.Gilles Veissiere maçta ki tek doğru kararını o faulü vermekle yapmıştı.Dakikalar 90+1 'i gösterirken yerde oturup ağlamaya son sürat devam ediyordum.O sırada Fenerbahçeli olan Dayım,"yanıma gel gol atacaksınız" dedi.(Totemle tanıştığım ilk an).Neyse topun başına "El Comandante Hagi" geçti. Yaptı içeriye ortayı "Hugo Suat" vurdu kafayı 90+2'de skoru 1-1'e getirdi.Bütün Türkiye "goooooooollll" diye haykırırken 2 puanı Ali Sami Yen'de bıraktık.Gruptan çıkma ümitlerimizde San Mames'ten alınacak beraberliğe kaldı.



OLMAZSA OLMAZ !

Yarın yine kader maçımıza çıkıyoruz.Rakip yine Juventus.1998'de ki gerginlik olmasa da gruptan çıkabilmemiz için bu maçı kazanmamız gerekiyor.O zamanları hatırlayanlar için, gruptan çıkabilmenin de ötesinde bir maç...Üzüntüden döktüğümüz gözyaşlarının yerini sevinç gözyaşları alsın.15 sene öncesinde gruptan çıkmayı başaramamıştık.Fatih Akyel'in San Mames'te yaptığı hata bize pahalıya patlamıştı.Şimdi 1998'de ki hesapları toptan kapatma fırsatı...Çocukluğumuzda yaşadığımız o soğuk geceyi unutma fırsatı...Ünal Aysal veya Mancini için galibiyet "olmazsa olmaz" değilse de bizim için "olmazsa olmaz".2 Aralık 1998 tarihinde ki çocuk şimdi büyüdü.Bu maçı evde değil yine tribünde,yine takımının yanında izleyecek. O zaman haykıramadıklarını, Selçuk'un kullandığı frikikte Burak Yılmaz'ın vurduğu kafayla haykıracak...

Haydi oğlum göreyim sizi, göreyim sizi !!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder