18 Mart 2014 Salı

Chelsea - Galatasaray Maç Yazısı | Başka Bahara !

Chelsea'ye 2-0 kayberek Şampiyonlar Ligi'ne veda etmemiz, sahada gösterdiğimiz ruhsuz ve kötü futbol kadar üzmedi. Facia gibi bir Galatasaray izledik. Şampiyonlar Ligi'nde son 16'ya kalan bir takım, maçın en az 10 dakikasında "futbol" oynar. Maç içerisinde dönen topları alıp rakibi baskı altında tutar yada topun ayağında kalmasını sağlar. Dün gece ki Galatasaray, 90 dakika boyunca ne rakibi baskı altına alabildi, ne de topu ayağında tutabildi. Futbol oynamayı bir kenara bırakın, daha defanstan top çıkartamayan bir yapıyla Londra'dan turla dönmek zaten mucizelere kalmıştı.



Hatırlanacağı üzere Arena'da oynanan ilk maçın birinci devresinde de çok kötü oynamıştık. İlk maçta ki asıl sorun, sabit bir ön libero olmadan maça başlamamızdı. Defans ve orta saha arasında bıraktığımız boşluklar Willian, Torres, Hazard ve Schürrle tarafından maden gibi işlenmişti. Roberto Mancini, rövanşta bu hataya düşmedi. Daha net bir 11'le maça başladı. Felipe Melo'yu ön liberoya, Yekta'yı da sağ hafa yerleştirerek sahayı daha iyi parsellemeyi düşündü. Düşünce çok güzeldi fakat günlük veya dönemsel formsuz oyuncular, maçın kaderine direk etki etti. Özellikle uzun zamandır formsuz olan Selçuk İnan ilk yarıda hiç insiyatif almadı. Eto'o, Willian, Oscar ve Hazard ile takım savunmasının en güzel örneğini sergileyen Jose Mourinho'nun öğrencileri, Galatasaray savunmasına yaptıkları baskıyla topun orta sahayı geçmesine müsaade etmedi. Galatasaray defansında oynayan futbolcuların teknik becerisi herkesin malumu iken insiyatif almak isteyen oyuncu çıkmayınca, Galatasaray "stop" düğmesine bastı. Orta sahada Yekta ve Selçuk, Lampard ve Ramires ikilisi tarafından kilitlenince; bütün yük Semih Kaya ve Felipe Melo'nun omuzlarına kaldı. Defanstan Semih ve Melo ile çıkarılan toplar orta sahaya ulaştığı zamanlarda, Sneijder'in her topu kaybetmesiyle hüsranla sonuçlandı. Yapılan basit pas hataları istenilen set hücumlarının sergilenmesine de mani oldu. Erken yenilen golün ardından, her topun ileride kaybedilmesi ve Chelsea tarafından organize akınlarla kendi kalemize dönmesi; mental olarak da oyundan düşüren bir etkendi. Kornerden yediğimiz ikinci golle beraber teslim bayrağını çekmemiz de çok sürmedi. O nasıl adam paylaşımıydı öyle ? 



İlk yarı boyunca Selçuk İnan, Sneijder ve Yekta'dan hiç katkı alınamaması, Chelsea gibi bir takıma karşı 8 kişi ile mücadele etmemize neden oldu. Drogba ileride yalnızları oynarken, Burak Yılmaz'ın sağ kanada mahkum edilmesi de "futbola ihanet" isimli filmin devamıydı. Devre arasında sistemi değiştirmenin çare olmayacağını düşünüyordum. Malum futbolcuların form durumu ortada iken hangi sistemi oynarsan oyna çare etmeyecekti. Öyle de oldu. İkinci yarı da 3-5-2'ye dönen Galatasaray, bu sefer daha fazla pozisyon vermeye başladı. Ön libero Melo'nun stoperlerin arasına girmesi, orta saha da Wilian'a daha fazla boş alan bırakmaktan başka işe yaramadı. Kısaca Mourinho'nun "kompakt futbolu", Roberto Mancini'nin emekleme dönemlerini yaşayan "kompakt futbolunu" ezdi. 2 senedir Jose Mourinho'nun takımlarına elendiğimiz için seneye "bizden uzak Allah'a yakın" olmasını diliyorum...

Avrupa'da ki başarı sürdürülebilir olduğu zaman değer kazanır. Galatasaray iki senedir Mart ayını görüyor.Özellikle bu sene Real Madrid ve Juventus'un olduğu ölüm grubundan çıkması, Galatasaray'ın Avrupa karnesi için en olumlu taraftır. Yaşanılan Juventus zaferi de unutulmazlar arasına çoktan girmiştir. Seneye daha iyi bir yapılanma ve 90 dakika oyunun içinde olan bir santraforla en kötü Mart ayına ulaşacağımızı düşünüyorum.

Dün gecenin asıl kazananı ise Galatasaray tribünü olmuştur. 90 dakika boyunca hiç susmadılar.İngiliz rejisi sürekli Galatasaray tribünlerini gösterirken, Stamford Bridge'te ki Chelsea taraftarı 60. dakikada isyan etti. Kendi sahalarında deplasmanı yaşadıkları için ufaktan hareketlenmeye çalıştılar ama cevap üçlüyle gecikmedi. Dün gece Londra'da, Galatasaray tribünü resmen destan yazmıştır. Skor istenildiği gibi olmasa da hepsinin yüreklerine sağlık. 

via: Ali Sami Yen Sokak


Bir başka konuyla sonlandıralım. Bu tarz kötü skorlar iyi gün taraftarıyla, kötü gün taraftarını ortaya çıkartıyor. Böyle günlerde 2000 sonrası Galatasaraylı olanları çok net ayırt edebiliyoruz. Galatasaray futbolcusuna "ayağı kırılsın" diyeninden tutun, bir diğerine de bütün küfürleri edenine kadar ne ararsan var ! Bu arkadaşlara Xavi ve Falcao her sene şampiyonluk yaşattığı için kızmaları da normal ! Futbolcular kötü oynadıkları için eleştirilebilir ancak kendi takımının futbolcusuna küfür etmek, sağlığıyla ilgili beddualarda bulunmak hangi kalıba girer bunu çok merak ediyorum. Bir de güzel örnekle devam edelim. Hepimiz 2010-2011 sezonunu yaşadık. Yeni stadımızın açıldığı sezonda çok kötü maçlar çıkardık. Hatırlamak istemeyeceğimiz bir sezon geçirdik. Ancak kötü gün taraftarı yine Arena'da, olması gereken yerdeydi. Şu anda şampiyonluk yolunda yara almış olsak da matematiksel olarak hiçbir şey bitmiş değil. Sonuna kadar mücadele etmeye devam... Kayseri maçında yine aynı yerdeyiz. Biz yine omuz omuzayız... O yüzden "umutlarınızla beraber" sizi de bekleriz !


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder