Şampiyonlar Ligi 2.tur ilk maçında, geçmişten pek hoş hatırlamadığımız Chelsea'yi Arena'da ağırladık. Geçmişten ödenmemiş bir hesap vardı ve bu hesabı kapatabilmek de öyle kolay bir şey değildi. Gecenin sonunda hesabı kapatamasak da; 18 Mart 2014 tarihinde oynanacak rövanş maçına, kısa vadeli bir çek aldığımızı belirtelim. 20 Ekim 1999'un intikamı öyle veya böyle alınacak !
|
Yine ters köşe :( |
Gelelim dün gece oynanan 90 dakikaya...
Roberto Mancini'nin tercihleri geceye damga vurdu. İlk 11 açıklandığında, fotoğrafta ki dizilişi kurmuştum. Gel gelelim sistem benim kurduğum kadrodan farklı çıktı. Anlayacağınız yine ters köşeye yattık ! Sahaya çıkan kadro da bir eksik vardı. O da haftalardır defansın önünde oynayan, Roberto Mancini sisteminin olmazsa olmazı olan ön libero... Bu bölgenin ne kadar önemli olduğunu Chelsea maçında daha iyi anladık. Öyle ki savunma ve defans bağlantısında ki eksiklikten tutun, takım savunmasında verilen boşlukların başlıca sebebi oldu. Bir de bu eksiklik, kendi evimizde yenilen 1 gole mal oldu. Yenilen golde Ebuoe'nin hatası var, kabul! Ancak orta sahada bir fazla oyuncuyla kademe oluşturulamaması ve Torres'in iki stoperle baş başa kalması da yadsınamaz bir gerçek. Zaman zaman stoperlerin arasına girecek, yeri gelecek beklerin kademesini oluşturacak bir ön libero, ilk yarım saatte ki en büyük eksiklikti. Neyse ki 30. dakikada maçın kaderini değiştirecek Yekta Kurtuluş oyuna girdi. Roberto Mancini'nin sihirli parmakları yine ortaya çıktı.Maçın seyri yapılan değişiklikle tamamen değişti.Özellikle eklenmesi gereken bir husus daha var. Oyundan çıkan Izet Hajrovic kötü oynadığı için oyundan alınmadı. Sistemin SOS vermesi, Izet Hajrovic'in oyundan alınmasına sebep oldu. Takım savunması açısından Burak Yılmaz - Drogba - Sneijder'e bir de Hajrovic'in eklenmesi zaten fazla lükstü. Süper Lig'de bile böyle bir şablonu oynamadığımızı göz önüne alırsak, ihalenin Hajrovic'e kalması yanlış olur. Performansa göre çıkması gereken bir kişi varsa o da ilk yarıda "tel tel dökülen" Ebuoe'dir. Neyse ki kaptırdığı 3 toptan sadece 1 tanesi kalemizde gol oldu. Yoksa tur umutları, "kaf dağının ardında" kalabilirdi.
"Defanstan topla iyi çıkan stoper" mefhumu, Mancini'yi Hakan Balta tercihine yöneltmiş. Ancak o işlerin öyle olmadığını Semih Kaya'nın yokluğunda yine anladık. Semih Kaya'nın, Galatasaray omurgasında ki önemine değinmeye gerek bile yok. Roberto Mancini, bu hatayı da ikinci yarının başında düzeltti. Etti mi 2 ? Maçın ikinci yarısı, Galatasaraylıları Londra için ümitlendiren bir futbolla devam etti. Özellikle orta sahada fizik olarak yenilmedik. İngilizlerin en büyük kulüplerinden bir tanesi olan Chelsea'ye karşı, fizik olarak ayakta kalabilmek bence gecenin en önemli çıkarımı idi. Defansta Semih Kaya ve Chedjou ikilisi Torres'i daha iyi marke ederken, müdahalelerde daha fazla güven verdi. Savunma kısmını da garantiye aldıktan sonra hücuma daha fazla öz güvenle çıkmaya başladık. Özellikle Sneijder - Alex Telles'ten oluşan sol kanat, bir ara İvanovic'in başını döndürdü. Herkes Alex Telles'i konuşurken, ben hala %50'sinde oynadığını düşünüyorum. Bu çocuk çok büyük oyuncu olacak ! Bekleyip görelim derim...Yekta Kurtuluş'un orta sahada çaldığı toplarla oyunu doğru kurması; rakip kalede baskıyı arttırdı. Yekta'nın varlığı, ikinci yarıda en çok Selçuk İnan'a yaradı. Daha ofansif oynamaya başladı.Attığımız golde, Drogba'nın kornerde bütün savunmayı üzerine çekmesi ve sezon başından beri etkisiz eleman Chedjou'nun golüyle umutları Londra'ya taşımamızı sağladı.Haydi hayırlısı...
|
John Terry'nin topu içeri atması ve 2.Donk Vakası ! |
"Tükenmez umudum varsa sarı kırmızı formasında" ne güzel bir bestedir.Bu beste sezonun özeti aslında.Süper Lig'de 11 puan farktan geri geliyoruz, Şampiyonlar Ligi'nde Real Madrid faciasından sonra, Juventus galibiyetiyle gruptan çıkıyoruz, Chelsea deplasmanına yine aynı ümitlerle gidiyoruz. Tüm bunlarda, rakip kim olursa olsun oyundan kopmayan, skor olarak geriye düşse de kalkmasını bilen bir takım halini almamızın etkisi büyük.Bu sayede Avrupa arenasında daha da büyüyoruz. Hiç kimseden çekinmiyoruz. Mağlubiyeti kabullenmiyoruz, inatla savaşıyoruz. Yükleniyoruz, yıkmaya çalışıyoruz. Olmasa da umudumuzu kaybetmiyoruz. Yine umutlarımızı tazeleyerek 18 Mart 2014'ü beklemeye başlıyoruz. Çanakkale Zaferi'nin hatırlanacağı o gün, yine İngilizlere geçit vermeyecek bir orduyla Londra'da olacağız. Anafartalar'dan Signore Mancini ile beraber yürüyeceğiz. Seddülbahir'den "İzmirli" Semih Kaya ve "Seyit Onbaşı" Felipe Melo ile olmaz denileni olur hale getireceğiz ! Yeter ki inanalım ! İngilizlerin Donanma Bakanı "Winston Churchill" Mourinho ve "Onbaşı" John Terry'nin defterini de o zaman düreceğiz. (Terry, seni yazdım oğlum,seni yazdım! 18 Mart'a kadar iyi bak kendine!)
Gecenin fotoğrafları...
|
Gecenin en özel pankartı ! |
|
Arena Kapalısı ! |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder