Her kafadan çıkan farklı bir sese şahit oluyoruz.
Galatasaray'ın bu sezon ki kötü performansında kim suçlu ?
Ünal Aysal mı ? Yoksa "basiretsiz" Yönetim mi ? "Hayallerimizi yıkan" Fatih Terim mi ? "Üvey evlat" Roberto Mancini mi ? "Ruhsuz" futbolcular mı ?
Adnan Polat döneminde, fatura önce Adnan Sezgin'e, sonra Adnan Polat'a kesilmişti. Failler belliydi. Kelle istenecekse taraftarın önünde belli kişiler vardı. Yaşadığımız sezonun failleri ne bir ne de iki kişi. Çok daha fazlası...
Malum isimlerin yaptıklarını tek tek sıralamaya gerek yok. Sadece Ünal Aysal'ın Fatih Terim'e söylediği "eleman" lafından, "kurumsallaşıyorum" diyerek 2 sene yakalanan başarıda büyük katkıları olan Albayrak, Dürüst ve Öztürk'ün yönetimden uzaklaştırılmasına; RTE'nin "Alo Fatih, milli takımın başına geçmeni istiyorum" söylemine ve Twitter açıklaması yüzünden alınan vergi cezasına bile bakabilirsiniz. Yapılan bir yanlışın, süreç içerisinde büyüyerek "operasyona" hazır hale gelmesi bugünlere zemin hazırlamıştır.
Roberto Mancini'ye Fenerbahçe maçında açılan "Roma bir günde inşaa edilmedi" pankartını hatırlarsınız. Mancini ile sözleşme imzalamaya giden Bülent Tulun, İtalyan hocaya "biz geleceğin takımını kurmak istiyoruz" derken, bunu taraftara açıklama gereği bile duymamıştı. Osmanlı Devleti'nin geçirdiği Lale Devri'nde başlayan yenilikler sarayın dışına çıkamayınca, kaçınılmaz son 1. Dünya Savaşı'nda gelmişti. Galatasaray'da ise "yenilik" düşüncesi taraftara iyi anlatılmadığı için "1. Galatasaray Harbi" yakın görünüyor.
Bir türlü ifade edilemeyen "gençleştirme" ve "geleceğin takımı" olayını tekrardan anlamak ve özümsemek gerekir. 25 Mart'a kadar bu olayı sadece Yönetim, Tulun ve Mancini biliyor. Taraftar ise bu gerçeği, 25 Mart'ta oynanan Bursa maçı sonrası, yapılan basın toplantısıyla öğreniyor. Geç gelen açıklamanın zamanlaması da manidar ! Şampiyonlar Ligi'nden elenmiş, Süper Lig'e havlu atmış ve elinde sadece Türkiye Kupası kalmış bir dönemde, taraftar böyle bir gerçekle tanıştı. Sürekli bir şekilde "takım toparlanacak, sezon sonu şampiyonuz!" söylemleriyle günü kurtaran bir yönetim; tribüne oynamaktan başka bir şey yapmamıştır.
Her kafadan farklı bir sesin çıktığı, kimin ne söylediğinin, ne anlattığının hiç bir öneminin kalmadığı zamanlarda; yitip giden değerleri mumla aramaya başlıyoruz. Taraftarından kopuk bir yönetim anlayışını kabullenmek mümkün değil. " Türkiye'dir Galatasaray "sözü, sonuna kadar bir realitenin ürünüdür. Bakmayın "İslam Çupi şu tarihte Fenerbahçe için yazmış" diyenlere. Onlar kendi cumhuriyetini kurmanın derdinde iken; Galatasaray bu gerçeği ülkeye sunmuştur. Bu yüzden Türkiye'nin her köşesine sarı kırmızı hakimdir. Galatasaray yönetimi, bu yüzden meclis gibi olmalıdır. Bu meclis sadece "liselilerden"oluşamaz! Candan Erçetin, Şükrü Ergün, Özkan Olcay ile bu ülkenin "medar-ı iftiharı" yönetilemez! Şahıslarla problemim yok. Sadece yetkinliklerine lafım. Ünal Aysal'ın bu aşamada mutlaka ve mutlaka yeniden seçime gidip, listesini güncelleyerek seçilmesi gerekmektedir. Bu bir hatanın kabulü müdür ? Evet kabulüdür ! "Kurumsallaşıyorum" diyerek, ülke futbolunun gerçeklerine "Fransız" kaldığının kabulüdür. Maalesef o seviyelere hala gelemedik. Nasıl gelelim... Atanmışların yönettiği, şikenin örtbas edildiği, ırkçılığın geçiştirildiği Türk futbolunda; neyi nasıl kurumsallaştıracaksın ?
Türk futbolcularının profesyonellikten nasibini almamış tavırlarıyla, başına hala "baba" beklediği bir ülke burası ! Senede kazandıkları milyon euroların yanında, bir de devamlı sırtını sıvazlayacak "baba" istedikleri bir ülke... Galatasaray'da Lucescu sesleri yükseliyor. Yükselmesi de normaldir. Babacandır Lucescu. Tam Türk futbolcusuna göredir. Geldiği zaman, "Albayrak'ı yanıma isterim !" dediği zaman "kurumsallık" diyemezsin ama... Yanında görmek ister dostunu...
Arada kaynamaması gereken bir konu daha var. Çarşamba günü kupa maçı oynayan takımı, Cumartesi lig maçına çıkartmak sadece "atanmış" federasyona yakışırdı. Bir de olayın hakem boyutu vardır ki tam bir rezalet! Cüneyt Çakır'ın dün akşam Galatasaray'ı nasıl baltaladığını ve sezon başında yapılan operasyonun son halkasını nasıl oluşturduğunu da unutmayalım. Beşiktaş maçında kendisine yardım eden Semih Kaya'ya yapılan faulü es geçip, daha 7. dakikada verdiği kararla fişi çekmesini de not edelim. Gerisi "operasyoncuların" flaş takımı olan Kasımpaşa'nın becerisine kalmıştı. Onlarda 85 dakika eksik oynayan Galatasaray'ı, kaosa iten hamleyi gerçekleştirdi.
Camia olarak tarumar olmuş Galatasaray'da, tekrardan kenetlenmenin yolları aranmalı ve mümkünse yapılacak yeniliklerin de taraftara iyi anlatılması gerekmektedir. Bu büyük camiayı tekrardan kenetleyebilecek isimlerin, kulüp çatısından içeriye girmesi ve 4. yıldız için çalışmalara derhal başlanılması gerekmektedir. Zaman ağlayıp dövünme zamanı değil, Galatasaray'a sahip çıkıp çözüm üretme zamanıdır !
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder