2000'DEN 2013'E, PARKEN'DE GALATASARAY
17 Mayıs 2000 tarihi, hepimizin hayatında çok önemli bir yere sahip.
Uefa Kupası'nı kaldırdığımız
Parken Stadı, dün gece yine
Galatasaray'ı ağırladı.Bu kez karşımızda
Henry'li ,
Viera'lı ,
Petit'li ,
Suker'li
Arsenal değil
Nicolai Jörgensen'li ,
Daniel Braaten'li ,
Olof Mellberg'li
Fc Kopenhag vardı.Aradan geçen 13 senede gelinen noktaya baktığımızda çok da fazla yol katettiğimiz söylenemez.Zihinlerde
Taffarel'in
Henry'nin kafa vuruşunu çıkardığı pozisyon,
Arif Erdem'in ilk yarının sonunda kaçırdığı gol,Hagi'nin gördüğü kırmızı kart ve
Popescu'nun son penaltısı...Aradan 13 sene geçmiş ve hatıralar eşliğinde grubun 4.torbadan gelen takımına karşı mücadele ediyoruz.13 sene öncesinde
Uefa Finali , 13 sene sonrasında gruptan çıkabilmek adına en kritik maçlardan bir tanesi...
|
2000 Uefa Finali, Arsenal Karşısında ki Galatasaray'ın ilk 11'i. |
|
2013 Şampiyonlar Ligi B Grubu 4.Hafta , Kopenhag karşısında ki Galatasaray'ın ilk 11'i. |
SAVUNMA NEDİR ? NİYE YAPILIR ?
Savunma krizini yazmaktan, konuşmaktan,analiz etmekten yorulduk artık.En basite indirgeyerek anlatalım belki faydasını görürüz.
Savunma,
saldırıya veya hücuma karşı koyabilmektir.
Futbolda ki savunma ise,
bütün oyuncuların bir araya gelerek (blok halinde), rakip hücumuna alan bırakmadan, gole karşı kalesini koruyabilmesidir. Burada en önemli etken 11 kişiyle, yani takım halinde savunmayı yapabilmek.
Galatasaray'ın geçen sezondan beri yaşadığı
kronik savunma probleminin özeti bu aslında.Takım halinde savunmaya yardım edebilmek...Sadece bununla kalmıyor tabi ki. Bireysel bazda baktığınızda
Bülent-Popescu ikilisinin halen yakalanamaması, bir
Hakan Ünsal 'ın veya
Ergün Penbe'nin takımda olmayışı, ileride presle rakibi bozacak
Hakan Şükür'ün eksikliği, orta sahada basmadık yer bırakmayan
Okan-Suat ve Ümit Davala'nın halen oluşturulamayışı...Son olarak bu sezon
Şampiyonlar Ligi ve
Süper Lig'de oynanan toplam
14 maçta yenilen 20 gol herşeyi anlatıyor.
2 İLERİ 1 GERİ
Her hafta düzelmesini ümit ettiğimiz oyun anlayışı yerinde saymaya devam ediyor.Sadece
Kopenhag maçı için yazmıyorum.Yapılan bireysel hatalar, savunma zaafiyeti, kapanan takımlara karşı çözüm üretilemeyişi, takım halinde yardımlaşmanın olmayışı, yaratıcı oyuncu eksikliği, beklerden istenilen katkının alınamayışı, bireysel form düşüklüğü, girilen net pozisyonların kolayca harcanması vs.
Galatasaray,
Roberto Mancini ile çıktığı
7 resmi maçta 2 mağlubiyet,1 beraberlik,4 galibiyet elde etti.
Fatih Terim 'in gönderilişine kadar toplanan puanlara ve oynanan maçlara göre iyi bir grafik sayılabilir. Mesele,toplanan puandan ziyade, ortaya koyulması beklenen güzel futbolun istikrarlı bir hal almaması. Oynanan 7 maç içerisinde umut veren tek maç ise
Arena'da ki
Kopenhag galibiyetiydi.3-1'lik maçta yapılan doğruları tekrardan göz önüne getirdiğimizde, yardımlaşmanın üst düzeyde olduğu, en uçta oynayan
Drogba'dan , gol orucunda ki
Burak Yılmaz'a kadar herkesin ön alanda pres yaptığı ve en önemlisi takım savunmasına yardımın ilk kez bu kadar gözle görülür bir hal aldığı
Galatasaray'ı izlemiştik.Kabul etmek gerekir ki, uzun zamandır böyle iştahlı bir
Galatasaray izlememiştik. Bu eksende bakarsak rakip aynı,sadece saha farklı. Kadroda iki önemli oyuncu yok , kabul ! Hep söylediğimiz gibi koşmamanın veya pres yapmamanın, adam kovalamamanın, rakip beki takip etmemenin bahanesi olmaz,olamaz! Yenilen golde, kademeye girdiği için bölgesini boş bırakan
Riera'nın yerinde
Aydın Yılmaz'ın olması gerekirken, pozisyonun başladığı sırada asisti yapan oyuncuya yakınlığı 10 metreden fazla.
Galatasaray'ın sol tarafı o dakikalarda koridor olmuş vaziyette. Pozisyon esnasında, savunma olarak ceza sahasına yerleşim doğru fakat herkesin önünden geçen topu izlemesi ve
Ebuoe'nin klasik adam kaçırmalarından bir tanesi ile yaşanan pozisyon
Kopenhag lehine skorun değişmesini sağladı. Hatırlatmakta fayda var,
Beşiktaş maçını 2-1 kabul edersek, en son gol yemediğimiz maç
30 Ağustos 2013 tarihinde oynanan
Eskişehirspor - Galatasaray maçı...
|
Parken Stadı'nda Galatasaray Tribünü |
Galatasaray,
Kopenhag maçının son 70 dakikasında tartışmasız bir üstünlük kurdu.İlk 20 dakikada verilen pozisyonların ve yenilen golün etkisini üzerinden atmayı başardı.İlk yarıda oyun üstünlüğünü ele aldıktan sonra sayısız fırsat yakaladı.İlk yarıda yakalanan pozisyonların rahatça harcanması mağlubiyeti kaçınılmaz kılarken,
Burak Yılmaz'ın geçen yılı arattığı bir maçı daha yaşadık.
Aydın Yılmaz, ilk yarıda hücum anlamında en etkili isimdi.İkinci yarıda baskı kurmasına rağmen pozisyon üretemeyen
Galatasaray'da, adam eksilten oyuncu ihtiyacı yine ortaya çıktı.
Bruma geldiği günden bu yana en etkisiz maçını oynadı. Muhtemelen kendisine iletilen "
basit oyna" talimatı bunda etkiliydi.
Galatasaray'ın dar alanda en etkili ismi olmasına rağmen yeteneklerini sergileyemedi.
PAZAR OLA HAYROLA !
1-0'lık
Kopenhag mağlubiyeti,gruptan çıkma ümitlerini Arena'da oynanacak
Juventus maçına erteledi.Şuanda ki futbola ve savunmada yapılan hatalara bakarsak,
Juventus karşısında işimiz çok zor. Öncelikle Pazar günü oynanacak
Fenerbahçe derbisi takımın lige tutunması açısından çok önemli.
Kopenhag mağlubiyeti moralleri bozsa da, Pazar günü
derbiden çıkartılacak galibiyet herşeyi düzene sokacaktır.Tekrarlamakta fayda görüyorum, bu futbol
Juventus karşısında yetmeyeceği gibi
Fenerbahçe karşısında da yetmeyecektir.
Sneijder'in veya
Muslera'nın olup olmamasının bir önemi yok.Yeter ki birbiri için mücadele eden 11 kişi sahaya çıksın.
Fenerbahçe'nin tempolu futboluna karşılık verebilsin.
Juventus maçında oynanan futbolu hatırlarsak ne demek istediğim daha net anlaşılabilir.Bireysel hataların minumuma indiği,yardımlaşmanın üst düzeyde olduğu,yediğinden fazla atacak
Galatasaray'ı izlemek ümidiyle...