Önce Süper Kupa ile başlayalım.
2 sezondur müzemize götürdüğümüz Süper Kupa'yı, bu sezon suyun karşı yakasına kaptırdık. Sahada gördüğümüz Galatasaray'ı herkes gibi bende tanımakta zorlandım. Sezon öncesi oluşu, sıcak hava, saha zemini gibi sebepler tabi ki önemli ancak geçen sezondan beri takımın üzerinde ki isteksiz tavır kabul edilebilir değil. Bu takımın iki Süper Kupa finalinde Fenerbahçe'ye top göstermediğini hatırladıkça insan kahroluyor. Baba Gündüz'ün "Galatasaray bir his takımıdır" sözü yine unutulmuşa benziyor.
Galatasaray fiziksel olarak rakibinin çok gerisinde. Sezon öncesi kampını iki takımda aynı dönemlerde açtı. Yeşil sahaya baktığımızda ise her ikili mücadelede yerde kalan sarı kırmızılı futbolcular gördük. Ön alanda pres yapmaya çalışıp, hiçbir topu kazanamayan; hava toplarının hepsini "çubuklu tosunlara" teslim eden bir Galatasaray izledik. Prandelli ve fizyoterapist Venturati'nin sezon planlaması nasıldır bilinmez fakat şuanda fizik olarak hiç hazır değiliz.
Venturati |
Hazırlık maçları süresince Galatasaray ciddi üretkenlik sorunu yaşadı. 4-2-3-1'e geçiş bu kadar sancılı olmamalıydı. Takımın sahaya yerleşmesinde boyu uzamış ve bloklar arası mesafe fazlalaşmıştı. Takımın birbirine daha yakın oynaması ve rakip kaleye yaklaştığında sorumluluk alan oyuncuların kendini göstermesi gerekiyordu. Süper Kupa'da bu senaryonun devamını izledik. Bloklar arası mesafe fazla olduğu için oyunu istediğimiz şekilde yönlendiremedik. Yapılan basit pas hataları kalemize pozisyon olarak geri döndü. Oyun içerisinde istenileni yapamadığımız için mental düşüş de beraberinde geldi. 120 dakika boyunca, kısa parlamalar haricinde, oyuna hükmettiğimiz dakikalar 10'u geçmedi. 3. bölgeye geldiğimizde ise ceza sahasında çoğalamadık.
Sadece Burak Yılmaz'ın tek başına bir şeyler üretmesini beklemek hayalcilik. Kendisini geriden gelerek destekleyecek oyunculara ihtiyacımız var. Maç boyunca orta sahadan ceza sahasına yaptığımız süpriz koşu adedi yok denecek kadar az. Oyundan çıkana kadar forvet arkasında oynayan Sneijder, Mehmet Topal tarafından oyundan silindi. Mancini, Sneijder'i sol kanatta oynatırken doğru olanı yapmış. Kalabalık içerisinde kaybolmasına mani olmuş. Sol kanatta kendisine daha net pozisyonlar hazırlıyor ve arkasında oynayan Telles'i oyuna sokuyordu. Telles'in hücumda ki gerilemesinde başlıca sebep Sneijder gibi bir oyuncunun önünde olmayışı. Telles rakibi çalımlayarak çizgiye inen bir bek değil. Önünde oynayan oyuncuyla yaptığı verkaçlar sayesinde çizgiye inebilen bir bek. Bu sebeple pas yapabileceği bir oyuncuya ihtiyacı var. Dün ki maçta oynayan Yasin Öztekin'e alışkın olmadığı için sıkıntılar yaşadı. Telles'in savunma kısmına değinmeye gerek duymuyorum çünkü Kuyt ve Gökhan Gönül sol tarafımızı otobana çevirdi. Prandelli'de artık dayanamayıp Hakan Balta'yı oyuna aldı.
Takım içerisinde ileriye gitmesini beklediğimiz isimlerin çoğu form olarak halen geriye gidiyor. Bunların başında Telles ve Selçuk İnan geliyor. Ne zaman düzelecekleri ise muamma. Bu isimlerin haricinde Galatasaray'ın "sezona hazır" diyebileceği oyuncu sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Dün akşamın göze batan belki de tek ismi Aurelien Chedjou idi. Geçen sezon deplasmanda ki Juventus maçı ve dün akşam oynanan derbide gayet etkileyici bir maç çıkardı.
Onca olumsuzluklar arasında sadece yüzümüzü Muslera güldürüyor. Kaleciliğinin ötesinde insan olarak da çok büyük değerler taşıyor. Maç boyu yaptığı başarılı kurtarışlar ve maçın adamı seçilmesi hepimizin yüzünü güldürdü. Yürüyedur NANDO !
* Volkan Demirel olayına değinmiyorum, küfürsüz ifade etmem mümkün değil !
** Yekta'nın penaltı atması yasaklansın !
*** Süper Kupa Finali'ni Aslanım'da beraber izlediğimiz Galatasaray Sözlük yazarlarına selam olsun...